-Çünkü ilk tohumu güzel attı
Cansuyunu dolu dolu verdi
Hissettim
-Bol su isteyen bi çiçek mi peki
-Şimdi biraz karanlık soğuk bir zamandan geçip kabuğu kırıp güneşe ulaşacak
Ama zaman lazım
Bol su değil sadece önemli olan
-Neler?
-Gerektiğinde derdini paylaşacak
Ona canlı olduğunu hissettirecek
Her gün güne başlarken selamlayacak güzel sözlerle besleyecek
Toprağını karıştırp hava almasını sağlayacak
öyle kolay mı şekerim çiçek yetiştirmek?
-Değildir asla!
-Ama güzel bakıldı mı?
-Bunları yaparsan da açar elbet değil mi?
-Herkes imrenerek bakar açan yapraklara. Açmazsa o çiçek utansın
Gecenin apansız bir anında nefessiz kalmaktan yoruldum. Yorgunluktan gözlerimin batmasına rağmen zihnimin sonsuza kadar çalışacak dişlilerinde ezildim. İçimdeki sıkıntıları çözümlemeye enerji harcamaktan güçsüz düştüm. Güçsüzlüğün verdiği amansız ızdırabın çehresinde hüznüm acıya dönüştü. Ruhunum acıya karşı dayanamayışı, acının vücudumu istilasına yol açtı. İstila edilen bedenim iştahsızlıkla ne ile savaş vereceğini şaşırmış vaziyette bulduğu ilk hedefi seçti. Müzmin bir baş ağrısıyla, mide bulantısının eşlik ettiği nefes darlığında buldum kendimi. Dertlerin içinde nefessiz kaldığını hissederken, dertlerin gerçekten nefessiz bırakmasına şahit olmak..
Uykuya dalmama engel olan şey neyin eksikliği acaba
Yüzüme vurmayan nefesin mi
İçeme çekemediğim kokun mu
Göğsümde hissedemediğim kalp atışın mı
Tenimi sarmayan sıcaklığın mı
Yüzüme düşmeyen saçların mı
Elimle tutamadığım elin mi
Neydi aradığım tek bir şey olmasa gerek bir bütünün parçaları olmalı
Yağmurda yaprakları ıslanmış bir gülün eksikliği
Aldanmıyorum değil mi sana
Tanımadığım bir teni, gönlü, ruhu böyle tanıyormuşçasına özlemek neden
Ezberlediğim bir fotoğraf ile bu kadar bağ kurmak ne kadar doğru
Duymadığım sesini neden daha önce duymuşumda şimdi hatırlamıyorum gibi geliyor
Neden daha önce tanışmışız ama farkında değilmişiz gibi geliyor
Korkuyorum ya zannettiğim şey bir hayalden öte değilse ya her şey çok farklıysa
Uykularımı kaçıran şey içimdeki ses ile zihnimin kıran kırana olan savaşın gürültüsü
Hakem benim ama bitmiyor amalar
İçimdekinin masumiyetine olan güvenimle zihnimdekinin bilgeliğine olan güvenim arasında ayrım yapamıyorum
Birisi diğer tarafa bir adım atsa rahatlayacağım
Ama yeni başlayan bir savaş bu gerekçelerinin doğruluğunu zaman gösterecek
Zaman, uykusuz geçecek gecelerin kısaltması
Ve sen nasıl oluyor da böyle tanıdıksın. Neden sana bakarken mest oluyorum, neden kokun bile sanki ezbere bildiğim bir öz gibi geliyor burnuma. Ailem kadar güvenilir, arkadaşım kadar yakın, çok sevdiğim o şehir kadar hayranlık uyandırıcı
Söz ağızdan çıkmak ister, kaynar. Ağız kapalı nereden çıkacak? Elden çıkar, ayaktan çıkar, gözden çıkar, anlayıştan çıkar. İşte buna hal denir. O haller seni yavaş yavaş olgunlaştırır.
İki dünyevileşmiş insanın hayatlarını çok güzel tasvirlerle, betimlemelerle şahit oluyoruz. Bir dedikodu sonrası ayrılan yolların şer görünenin hayır olduğunu, sonradan gelen ilahi aşkın ilk sancılarını, ferahlığını, özgürlüğünü, ötekileştirilmeyi, aidiyeti hissediyoruz. Sonunu tamamlamayı yazar bize bırakmış son sayfada gönlümüze tercüme olacak bir olayı nakşetmiş.
Cihanı hiçe saymaktır adı aşk
Döküp varlığı gitmektir adı aşk
Elinde sükkeri ayruğa sunup
Ağuyu kendi yutmaktadır adı aşk
Belâ yağmur gibi gökten yağarsa
Başını ana tutmaktır adı aşk
Bu âlem sanki oddan bir denizdir
Ana kendini atmaktır adı aşk
Var Eşrefoğlu Rumî bil hakikat
Vücudu fâni etmektir adı aşk.
Eşrefoğlu Rumî