"Ve bir gün, artık bu dünyaya
dayanamayacağım, diye düşündüm. Bunun üzerine denizin derinliklerindeki kadim bir tanrı seslendi:
-Öyleyse çocuğum, başka bir dünya yap."
"Mucizevi kurtarılışların dans ettiği intihar arenasında hayata yenildi.
Çekip aldılar ölümün sıcak koynundan. Kendisi olarak gidebildiği tek yerden."
Yeni sitem ve güncel yazılar için
ezgiberik.com/2021/03/17/kol-...
"İnsanın sevdiğine sahip olma tutkusu aşkın kendisinden ağır basmaya başladığı an, bu aşk değildir artık. Aşk yaşamdan güçlü olamaz, özgürlükten yoksun olarak da varlığını sürdüremez.
Aşkın totalitarizmi, kıskançlıkta da kendini gösterir. Aşk kavramımız totaliter olmasaydı, aşk ile kıskançlığın aynı kişide varlığını yan yana sürdürmesi olanaksız olurdu. 'Kıskançlık sürekli bir ilişkinin besinidir,' diyor Proust. Ama neler pahasına?
Beraber olduğumuz insanlar için sorunlar yaratıyor, duygu ve düşüncelerimizi onlara açıkça ifade etmiyoruz. Birbirimizle sarmaş dolaş olma uğruna ne diller dökülür, ne yalanlar söylenir. Bu, aşksız seks olamayacağı anlamına gelmez. Bazen aşksız sevişmelerde de birbirine yakınlık hissedebilir insan.
Her ilişkiyi, aşk diline, aşk paradigmasına sokmak gerekmez. Bunu yaptığımız an, paylaştığımız o mahremiyetin güzelliği, kendiliğindenliği, insaniliği, 'aşk' ın olmadığı bir kalıba zorla sokulmasıyla bozulmuş olur."
Homo sapiens bütün hayat hiyerarşisinin doruğunda yer aldığı gibi, türümüzün içinde de ayrı bir hiyerarşi var.
Fiziksel engelli dediğimiz insanların, örneğin körlerin, sağırların, kimi organları eksik olanların, daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine dayanıyor bu hiyerarşi. Eksik belki ama aşağı değil. İnsancıl bilimsel çabalarımızla, doğmalarını
"Kendimizi gelişmenin doruğunda gördüğümüzden, gerçekliği öteki yaşam biçimleri aracılığıyla anlama yönünde hiçbir çaba harcamıyoruz. Bu yaşam biçimlerini incelememizin tek nedeni, kendimizi daha iyi anlamaktır belki de. Sırf homo sapiens'in çıkarlarına hizmet için hayvanlar üzerinde deneyler yürütüyoruz, onları kesip biçiyor, etik olmayan (birbirimize yapsak etik olmayacak) bir yığın şey yapıyoruz. Kurbağaları algılamak ve duyumsamak, yani onların dünyasına girmek, evreni teleskopla incelemekten daha az öğretici bir deney olmasa gerek. Yaşamı daha bütünsel bir biçimde algılamak, evreni diğer bütün varlıklar aracılığıyla görmekle, işitmekle, dokunmakla mümkündür ancak.
Ne var ki homo sapiens'in amacı, yaşamdan daha zengin bir anlam çıkarmak, onu daha yoğun algılamak değil, kendi çıkarlarını kollamak ve yaşama hükmetmek olmuştur. Yalnızca birbirimize hükmetmeye çalışmakla kalmıyor, hep birlikte bütün diğer yaşam biçimlerini de hükmümüz altına alıyoruz."