Ebû Hüreyre radıyallâhü anh’den rivâyet edildiğine göre, - Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Siz, imân etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedik­çe de imân etmiş olmazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceği­niz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yaygınlaştırınız.” (Müslim, İmân 93.)
Hadis İnkarcılarının Çıkmazları
Allah Rasûlü'nün ﷺ hadislerine hiç bakmadan Sünnet'e rağmen hüküm verenler, "Niçin böyle yapıyorsunuz?" sorusuna muhatap olduklarında hevalarına uymayan hadisler mütevatir derecesinde de olsa mevzu olduklarını iddia edebiliyorlar. Bu durumda akla şöyle bir soru gelmektedir: Kur'an Müslümanları "Neden Sahâbe'nin rivayet ettiği Sünnet'i inkâr ediyor da, onların naklettiği Kur'an'ı alıyor? Onlar Kur'an-ı Kerim'i rivayet ederken güvenilir de, hadisleri naklederken mi -hâşâ- ihanet içerisindedirler?! Onların her biri nassı muhafaza yönetimi aynı değil midir? Kur'an'ı muhafaza ederken başarılı olanlar, niçin O'nun mübeyyini olan ve koruması kendisinin muhafazasına bağlı olan Sünnet'i hıfzetme noktasında aciz kalsınlar?!
Sayfa 15 - Hüküm KitapKitabı okudu
Reklam
Mâlikî mezhebinin kurucusu İmam Mâlik, Mâlik b. Enes rahmetullahi aleyh kendisine kapıyı çalıp da geldikleri zaman gelenlere sorarmış: “Fıkıh meselesi mi soracaksın?” “Evet.” “Sorun.” dermiş, dinleyip fetvayı verirmiş. “Efendim, biz fıkıh meselesi sormaya gelmedik, zât-ı âlîniz hadis rivayet ediyorsunuz ya; sizden hadis telakki etmeye, naklen hadis almaya geldik.” derlerse; “İçeri girin.” der, içeri alırmış. Kendisi gider içeride gusül abdesti alırmış. En güzel elbiselerini giyermiş, en temiz, yeni sarığını başına sararmış, o misafirlerin oturduğu odaya kullanmadığı güzel rahlesini koydururmuş; orayı buhurlarla, güzel kokularla kokulandırırmış, ondan sonra edeb ve terbiye ile sevgi ve saygıyla gelir; “Resûlullah Efendimiz şöyle buyurdu, ondan şu râvi işitmiş, o şuna nakletmiş, o şuna nakletmiş, o şuna, o bana nakletti, ben de size naklediyorum.” diye nakleder ve kontrolünü de yaparmış.
Sayfa 253
7.cilt
1899. Cerîr İbni Abdullah radıyallâhu anh şöyle dedi: Bir gece Resûlullah’ın yanında bulunuyorduk. On dördüncü gecesindeki aya baktıktan sonra şöyle buyurdu: “Şu ayı hiç bir sıkıntı çekmeden gördüğünüz gibi Rabbinizi de ayan beyan göreceksiniz.” Buhâri, Mevâkîtü's-salât 16, Tefsîru(50),2, Tevhîd 24; Müslim, Mesâcid 211.Ayrıca bk.Ebû Dâvûd, Sünnet 19; Tirmizi , Cennet 16; İbni Mâce, Mukaddime 13. 1900. Suheyb radıyallâhu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Cennetlikler cennete girince Allah Teâlâ onlara: - Size vermemi istediğiniz bir şey var mı? diye soracak. Onlar: - Ya Rabbî! Yüzlerimizi ak etmedin mi? Bizi cennete koyup cehennemden kurtarmadın mı, daha ne isteyelim, diyecekler. İşte o zaman Allah Teâlâ perdeyi kaldıracak. Onlara verilen en güzel ve en değerli şey Rablerine bakmak olacaktır.” Müslim, Îmân 297. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân 11.    
Sayfa 636Kitabı okudu
Birçok muhakkik, ashabdan bazısı hakkında su-i Zanna sebebiyet verir endişesi ile aralarındaki çekişmeleri zikretmenin haram olduğunu ifade etmişlerdir. Merfu hadis bunu desteklemektedir: “Sizden biriniz ashabimdan biri hakkında bana hiçbirşey ulaştırmasın. Çünkü ben yanıniza rahat olarak çıkmayı istiyorum.” Ebu Davud, İbn Mesud’den rivayet etmiştir. Ebu Leys şöyle demiştir: İbrahim en-Nehai ashabın savaşları ile ilgili soruya muhatap oldu. Şöyle dedi: “Bu öyle bir kandır ki Allah ellerimizi bundan temizlemişken dillerimizi mi bulaştıracağız?” Ehl-i Sünnet bu kıssaları anlatmaya mecbur kalmıştır. Çünkü bidatçiler bunlarla ilgili türlü iftira ve yalanlar uydurmuşlardır. Hatta bazı kelamcılar ashab arasındaki çekişmelere dair rivayetlerin tümünün yalan olduğu görüşüne sahiptirler. En güzeli bu rivayetlerin bazısının tevatürle sabit olduğunu söylemektir. Ehl-i sünnet ve’l-cemaat, avamı vesvese ve olumsuz düşüncelerden korumak amacıyla bu rivayetlerden sabit olanları tevil etme konusunda icma etmiştir. Tevili kabil olmayan ise merduddur. Çünkü ashabın fazileti, hayat ve tavırlarındaki güzellik, hakka tabi oluşları kesin naslarla ve hak ehlinin icmaı ile sabittir. Hal böyleyken ahad rivayet, özellikle de yalancı ve mutaassıp Rafızilerden olan böyle bir rivayet nasıl olsun da buna muarız olsun.
Fakültemizde bir tarih profesörü vardı, ama dinî bilgisi zayıf. Kendisinin aileden de görgüsü, bilgisi yok; takvâsı da yok, yaşamı da bozuk! “Canım, bu kadar çok hadis yazılmış, sahih olan hadîs-i şerif- ler on sekiz tane filan diyorlar...” dedi. Tabii kendisi hadisçi değil, hadisten anlamaz, Arapça bilmez. Kendi mesleğinde bile kusurları var,
Reklam
36 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.