Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

pelda

pelda
@rmpelda
16 Ocak
6 okur puanı
Mayıs 2019 tarihinde katıldı
Herkesin ne olursa olsun hayatta kalmak için savaşım verdiği bu dünyada, ölmeye karar verenleri anlamak kolay mı? Kimsenin kimseyi yargılayacak durumu yok. Her insan kendi bilir çektiği acının boyutlarını ya da yaşamında anlamın hepten yok olduğunu.
Sayfa 26
Reklam
Tanrım! Bir anlık mutluluk! Koskoca ömür de az şey mi?..
Böyledir , mutsuzken başkalarının mutsuzluğunu da daha çok hissederiz; bu seyrelmeyen, tersine, yoğunlaşan bir duygudur...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan her şeyi anlayabilecek durumdadır: Dünyayı saran esirin nasıl titreştiğini de , güneşte neler olup bittiğini de ; ama bu insan , başka bir insanın burnunu neden başka türlü sildiğini anlayamaz.
Sayfa 182Kitabı okudu
Şeytan biliyor ya, ne saçmalık! Her insan incecik bir ipe asılı duruyor, altındaki uçurum her geçen dakika biraz daha açılabilir ama o hala kendine türlü türlü tatsızlıklar yaratıyor, yaşamını mahvediyor.
Sayfa 141Kitabı okudu
Reklam
“...Pavel ise tersine gençliğin geçtiği, yaşlılığın ise henüz başlamadığı, umuda benzer üzüntülerin, üzüntüye benzer umutların söz konusu olduğu belirsiz, bulanık bir döneme girmişti.”
Gözlerinde parlıyor göksel bir ışık Bir yıldız yağmuru ışıldıyor boşlukta Görür gibiyim Yemin ederim yoktur göklerde Daha büyüleyici, daha güzel gözler...
“Ağlamak kötü bir şey mi?” “Ağlamak hiçbir zaman kötü bir şey değildir , budala. Neden sordun ?” “Bilmiyorum. Bir türlü alışamadım. Sanki yüreğim içi boş bir kafes...”
Fakat insan hercai, bir dalda durmaz bir yaratıktır ve belki de satranç oyuncuları gibi gayeyi değil, gayeye giden yolu sever.
Sayfa 36
İnsan yapıcıdır, yeni yollar açmayı sever, bu su götürmez bi gerçektir. Fakat neden acaba bir yandan da yıkmaya, her şeyi kaos haline getirmeye bayılır?
Sayfa 36
Reklam
İnsanın yaradılıştan yapıcılığa, onu şuurlu olarak gayesine ulaştıracak bir mühendisliğe, yani daima, nereye doğru olursa olsun kendine yol açmaya mahkûm edilmiş bir mahlûk olduğunu kabul ederim.
Sayfa 35
Umutsuzluk en yakıcı zevktir, özellikle de içinde bulunduğun durumun çaresizliğini açıkça kavramışsan.
Sayfa 9
İnsan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki de.
Sayfa 272
Hiyerarşik toplumun varlığı, uzun sürede, ancak yoksulluk ve cehalete yaslanarak sürebilirdi.
Sayfa 206
Uğrunda savaştığımız davalar, savaş alanında, işkence odasında, batmakta olan bir gemide hep unutuluveriyordu, çünkü beden şişip büyüyerek tüm evreni kaplıyordu ; korkudan çarpılmadığınız ya da acı içinde haykırmadığınız durumlarda bile, yaşam her an açlığa, soğuğa, uykusuzluğa, mide buruntusuna ya da diş ağrısına karşı verilen bir savaşımdı.
Sayfa 114
Daha önce de pek çok kez olduğu gibi, yoksa ben deli miyim, sorusu geçti aklından. Belki de, deli dedikleri tek kişilik bir azınlıktı. Bir zamanlar dünyanın güneşin çevresinde döndüğüne inanmak nasıl delilik belirtisi olarak görüldüyse, şimdi de geçmişin değiştirilemeyeceğine inanmak delilik belirtisi olarak kabul ediliyordu. Bu inancı bir tek kendisi taşıyor olabilirdi ve eğer öyleyse, o zaman delinin tekiydi. Ama deliliği dert etmiyordu, onu asıl ürküten yanılıyor olabileceğiydi.
Sayfa 91
Reklam
Bilinçleninceye kadar asla başkaldırmayacaklar, ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler.
Sayfa 81
Bağlılık, düşünmemek demektir, düşünmeye gerek duymamak demektir. Bağlılık bilinçsizliktir .
Sayfa 64
Winston sanki deniz gibi ormanlarında öylesine dolaşıyordu, canavarca bir dünyada kaybolmuş gibiydi, ama canavar kendisiydi sanki. Bir başınaydı. Geçmiş yok olup gitmişti, geleceği düşlemek olanaksızdı .Ondan yana olduğuna güvenebileceği tek bir insan kalmış mıydı acaba ?
Sayfa 36
Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar öbülerinden daha eşittir.
Bu akşam anladım ki,bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş.Gene bu akşam anladım ki , onu kaybettikten sonra ,ben dünyada ancak kof bi ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim
Ve daima oraya,ona karşı oturup oraya bakmak , sanki daima onu görmek, daima onu düşünmek o kadar sonsuz bir gönül ferahlığı veriyordu ki...