Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

lunar

İnsanların güvenebileceği içsel bir kesinlik duygusunu yaratacak şeyin, birikmiş bilimsel bilginin niceliği değil idrak edilmiş bir hikmetin niteliği olduğu giderek aşikâr hale gelmektedir.
Reklam
Arkadaşlarımı bilmiyorum ama yürüyüşler çok verimli benim için. Hem dışarda görünüyorsun hem içeriye kaybolabiliyorsun
(bu nasıl bir cümle. Ne varki imla düşüklüğünden zevk alıyorum. İfade düşüklüklerini bile bile olduğu gibi bıraktığım da oluyor. Nasıl olsa mükemmel değiller. Olmaları da gerekmiyor. Yazdıklarımızın parlaklığından söz edemiyecek kadar aşağılardayız.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ve görüyorum ki yeni idraklerim yeni perdelerdir. Vardıkça hedefin uzaklığı büyüyor. - Şimdi geç kaldığımın telaşıyla ruhen çırpınıyorum. Her secdenin ele geçmez bir fırsat olduğunu anlıyor ve "secdede olmadan secdede olmak" larımı ah-vahile anıyorum. Utanç içerisindeyim.
Uçuşup duran, üstüste gelip birikmeyen şeyler var, içim dolu bunlarla. Biliyorum ki şiir bunlar. Ve şiirin kendindeki huzursuzluk bu.
Reklam
Çağlar içinde yavaş yavaş gelişerek, sert ve kaba yerler yumuşaya yumuşaya, bir düşünceyi, kendisini mümkün mertebe peçeleyerek ifade etmek vasıtasıdır yazı. Bundan ötürü de, her harfin, her yazı unsurunun büyük bir geçmişi ve tarihi vardır. Ama yeni türk yazısı, belki de, dünyada tek geçmişsiz ve tarihsiz yazıdır.
Böylece artan, kökleşen bir kültür emperyalizminin, otokolonizasyonun kurbanı olmuşuz. Yeni yetişen kadro tam anlamıyla batıya adapte olmuş bir kadrodur. İslâm Dünyasının her tarafında böyle bir adaptasyon nesli köşebaşlarını tutmuştur. Bu nesiller öyle yetişmiş ve yetiştirilmiştir ki, batılılardan çok kendi kültürümüze karşı koymakta, direnmekte, savaş açmaktadırlar. Bunlar için, İslâm ideali ve kültürü bir alternatif bile değildir. Alternatifleri, yetişme tarzlarına, mizaçlarına, zevklerine, zekâlarına, yeteneklerine ve çıkarlarına göre, ingiliz, fransız, alman, amerikan ve rus ideolojileri, kültürleri ve insan örnekleridir.Bu adaptasyon olayı, katı bir narsisizm cilası altında dipsiz bir aşağılık duygusundan beslenen bir batı romantizminin gölgesinde yürüyüp gitmiştir uzun süre.
Freud, narsisizmin somut gerçekliğe yabancı, mitolojiye batmış eski zaman insanına has bir durum olduğunu sanmakla ve modern zamanlarda insanın bu yanının ağır yara aldığını zira âlemin merkezinin dünya ve insan olmadığının anlaşıldığını düşünmekle yanılmıştı. Modernlikle birlikte yara alan insanın narsisizmi değil, iradesi olduğunu göremedi. Modern zamanlarda hür irademiz tuz buz olurken, insanın benliği balon gibi şişirildikçe şişirildi. Artık kültürümüze "narsisizm kültürü", zamanımıza "narsisizm çağı" deniyor. Bencilik'te o kadar ileri gittik ki 1970 sonrası doğanlara "ben nesli" adını verdi Dr. Jean Twenge.
Sayfa 193Kitabı okudu
İyi bir kültürel mayaya sahibiz, eyvallah, ama mutlaka onu güçlü bir demokrasi ve hukuk ile taçlandırmamız, demokrasi ve hukuktan asla vazgeçmememiz, hakikat-sonrası toplumun sıkıntılarını iyi analiz edip önlemler almamız gerekiyor.
Sayfa 191Kitabı okudu
"Bir toplum için en güzel siyasal sistem, kendi toplumsal sisteminin ihtiyaçlarını en mükemmel bir biçimde karşılayan, kendi temel ilkelerini en güzel bir biçimde yorumlamayı başaran, kısaca onun en doğru ve en gerçek bir anlatımı olan sistemdir" (Sait Halim Paşa 1987:59).
Reklam
İnsanların çoğu hayatlarını sürdürebilmek için başkalarına dokunmak zorunda olan körlerden farksızdır" diyor Rollo May.
Bilindiği üzere, kapitalist dünya-sistem, gelişiminin ilk evrelerinde hammaddeye ve ucuz işgücüne el koymak için Batı-dışı halkların topraklarını ordularıyla işgal ediyor ve oralarda sömürge yönetimleri kuruyordu. Bu yönetimler, örneğin Hindistan'daki İngiliz yönetimi yerli ekonomiyi-geleneksel Hint dokumacılığını- sistemli biçimde yok ederken, bunların yerine İngiliz tekstil sanayiinin ürünlerini koymaya çalışıyordu. Lenin (1992: 66) bu durumu "ilk kapitalist ülke olan İngiltere 19. yüzyılın ortalarına doğru serbest ticareti kabul ederek 'bütün dünyanın atelyesi olmak, bütün ülkelere aldığı hammadde karşılığında mamul eşya vermek iddiasındaydı" diyerek betimlemektedir. İşte bu süreç, hammaddenin daima ucuz, mamul maddenin ise daha pahalı olması nedeniyle eşitsiz mübadele denilen ekonomik sömürü biçimini ortaya çıkarmaktadır. Bu girişime karşı Gandhi, siyasal mücadelesinin önemli bir boyutunu geleneksel tekstil sanayiini koruma adına dokumacılık yapmaya ayırmıştı
Sayfa 32
Bu saptama özellikle önemlidir, çünkü Batı sosyal bilimlerinin tamamı gibi, siyaset bilimleri ve siyaset sosyolojisi de Yunan felsefesi kaynaklıdır ve kullandığı temel kavramlar itibariyle antik Yunan düşüncesinin yeni birer formülasyonundan ibarettir. Bugün kullandığımız anlamdaki Doğu-Batı aynımı bile temelde Herodot'un Yunan şehir devletlerini tehdit eden Pers'leri "öteki" olarak konumlandırmasının sonucu olarak ve "Grekler-Barbarlar" karşıtlığı içinde literatüre girmiştir. Hâlâ da aynı bağlamda kullanılmaya devam etmektedir.
Sayfa 26
"Şeffaflık güven yaratır" yerine "şeffaflık güveni ortadan kaldırır" demek gerekir. Şeffaflık talebi, güven kalmadığında yüksek sesle dile getirilmeye başlar. Güvene dayanan bir toplumda mütecaviz bir şeffaflık talebi olmaz. Şeffaflık toplumu, azalan güven nedeniyle kontrole önem veren bir güvensizlik ve şüphe toplumudur.
Bilim ve teknoloji yardımıyla daimi bir mutluluk imal etme arzusundaki kibir, tüm insani çabanın esasen nafile olduğu düşüncesini tahrik eder. Sosyalizmin vaktiyle çok umut dolu olan projesiyle ilgili yaşanan tarihsel tecrübeler, esasen benzer bir düşü besleyen kapitalizmde de tekrar edebilir.
70 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.