Açlığın, sefaletin, yok sayılmanın, ezilmenin sonucunda intikam ateşiyle yananların romanı bu... Kurban rolünde olanların, kurban eden rolüne geçişinin resmi... Okurken kelimenin gerçek anlamıyla nefes nefese kaldığım muhteşem bir kitaptı. Akıcılığına yetişmek çok zor!
Fransız Devrimi çerçevesinde insanlığa ait değerlerin nasıl yozlaştığını, sürü psikolojisini, fanatizmin sonuçlarını, adalet için savaşıp adaletsizliği yaratan kitleleri, kana susamışlığın tam olarak ne olduğunu muhteşem bir ustalıkla aktarmış. Aristokrasinin halkın yaşadıklarına kayıtsızlığı ve bunun sonucunda ateşe verilen saman yığını misali hızla yayılan bir vahşet... Açlık nedir, yokluk nedir, adaletsizlik nedir, vahşet nedir, korku nedir diye sorsalardı tanımları yerine bu kitabı okuyun derdim. Çünkü her birinin anlamını iliklerinize kadar hissettiriyor. Kitap tabi ki kaostan ibaret değil içinde erdem de var, dürüstlük de var, iyilik de var. Yazarın ironi yaptığı kısımlar, psikolojik tahliller ve sevginin, dostluğun yumuşak esintisi tam da bu kaosa ara verilmesi gereken yerlerde devreye giriyor. Yazacak çok şey olsa da gerisi sizin yorumlarınıza kalsın diyorum. Bayıldım bu kitaba. Mutlaka okuyun, elinizden bırakamayacaksınız.
"Her insanın bir başkası için sonsuz bir muamma oluşu, üzerinde düşünülmesi gereken muazzam bir hakikattir."
"...Ülke, çoktan atıl ve işlevsiz hale geldiği hâlde saygın kabul edilen yasa ve gelenekleri yeniden düzenlemeyi teklif eden oğullarını mirasından menediyordu."