Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kimi zehirde de şifa vardır ..
Bir kervana katılıp yola düştüğünde hayatının en büyük derslerinden birini almak üzere olduğunun farkında değildi. Kervanı eşkıyalar bastı. Yolcular, yanlarında bulunan her şeyi eşkıyaların torbasına bırakmak zorunda kaldılar. Gazâlî’nin ders notları da gitmişti. Haramiler giderken arkalarından koştu Muhammed. Baş eşkıyaya yalvardı. El emeği göz nuru notlarını istedi. Eşkıya notları verdi vermesine ancak; “Sen bu notlara muhtaçken, ilim öğrendiğini mi sanırsın?” demekten de geri durmadı. Kimi söz zehirdir. Kimi zehirde de şifa vardır, öyle ya. Eşkıyanın bu sözü, Gazâlî’nin ilim öğrenme metodunu derinden etkiledi. Tus’a döndüğünde bütün notlarını ezber etti. İlmi, sadra nakşetmeyi öğrendi.
Sadra varlık, hakikat ve mutluluk arasındaki ilişkiyi şöyle ifade eder: Varlıklar farklı derecelere sahip olduğu için, onların idrakine dayalı olan mutluluk da farklı üstünlük dereceleri arz eder. Akli melekelerin varlığı, arzu ve öfkeye ilişkin hayvani melekerin varlığına şüphesiz üstündür.(...) Nefslerimiz güçlü hale geldiğinde, bedenle olan ilişkisini kestiğinde ve kendi gerçek kimliğine ve kaynağına döndüğünde, şehevi hazlarla mukayese bile edilemeyecek bir zevke ve mutluluğa ulaşır. Bu böyledir çünkü bu zevkin kaynağı (varlığın idrak edilmesi), bütün zevklerin en kuvvetlisi ve mükemmellidir.
Reklam
Geleneksel diyalektikte: "İsteseydim sizi tek bir millet yapardım." ilahi fermanının karşıt anlamını yakalama gereği olarak 'öteki' ile beraber var olmanın yolları aranırdı. Öteki denilen şey, ezilip yok edilecek bir şey değil; ancak kendisi ile yarışılacak bir şeydi. "Adem'in çocukları birbirinin uzvu gibidir." diyen Sa'di ve "Varlığı bilmeden kendini bilemezsin ve varlığı bilmek Tanrı'nın kendi eseriyle var olmasının yollarını bilmekse o zaman ben idraki bizi varlığa, varlık bizi Tanrı'ya Tanrı da bizi tekrar bene geri getirir, diyen Molla Sadra gibi bilgelerden aldığımız ilhamla geleneksel ontolojinin karşısında yer alan modern zamanların hakim ötekileştirme eylemini sorgulamalıyız.
"Düşüncenin başlangıç hedefi "neden" sorusuna cevap bulmaksa, nihai amacı "ne yapmalıyım" sorusunu cevaplamaktır. Molla Sadra felsefeyi "eşyanın hakikatini -insanın imkan ve kabiliyetleri çerçevesinde- olduğu gibi bilmek ve ona göre hareket etmek" olarak tanımladığında tam da bu noktaya parmak basar. Eşyanın hakikatine uygun bilgi, eşyanın tabiatına uygun hareket etmeyi gerektirir. Rüzgarın tabiatını bilen kaptan, gemisini ona göre yürütür. Ağaç türlerini bilen marangoz, hızarını ona göre sürer. Toprağını tanıyan çiftçi, ekinini ona göre eker. Bunları tersinden de düşünebiliriz: Rüzgarı ve denizi bilmeden yelken açmak, ağaçları tanımadan marangoz olmak, toprağı anlamadan mahsul almak mümkün değildir. Varlığın manasını kavramadan anlamlı bir hayat yaşamak mümkün değildir."
Sonunda bitirdiğim kitabın son cümleleri;
Ancak biz,tevhidin,Kur’an’ın ana mesajı olduğu gibi bütün meselelerin çözüm kaynağı olduğuna inanıyoruz.O doğru anlaşıldığında her şey doğru anlaşılacak,O yanlış anlaşıldığında her şey yanlış anlaşılacaktır. Kur’ân çağlara mesaj;Kur’ân sadra şifadır!
Reklam
Satırdan önce sadrı doldurabilesin ki samimiyetin satırdan sadra intikal edip gönüllere ilaç olsun. Yoksa gönül tarlasını zehire dönüştürürsün.
"Zira bu okudukları sadece ve öyle yazılmış cümleler değil. Baş gözüyle gören bir adamın yazacakları değil bunlar. Satıra değil sadra yazılmış olmalı."
896 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.