Sende yer yüzüdür gövde bulan
Ey Suların sonsuzluğu
Bakışlarım demir atsın gözlerinin limanına
Fırtınalara yorgun yüreğim ;
Sana Bütün Sabahlarım sesinde ağarsin
Keder tırmanmasın yüzüme bir daha;Sarmaşık gibi;
Öpüşlerin damlasın çöl dudaklarıma
Biliyorum; Yüreğim durgun sudur; dindiğim
Korku kıyılarımı sildiğim
Sana geldim
Sustum ve yumdum
İki
Sürgün
nicedir seyduna'nın dağlarında kuşlar yerine
kurşunlar kanat çırpardı.
kurşun, kendi çığlığına uyanır,
kendinden utanırdı bu coğrafyada,
ki hiç sevmedi sesini, ismini...
ölüm arayan, ışığında oturur ağlardı.
ne zaman çığlık kopsa, bilirdi,
ardı derin susku kuyusu olurdu,
bir yaprakta olsun solumazdı hayat.
şehirleri birbirine
"Seyduna ve Şahrud" efsanesini bilen var mı?
Rivayete göre birbirini seven ancak birbirine kavuşamayan iki nehirmiş... Şahrud, hayat veren ırmak'mış... Seyduna ise Alamut Kalesini çevreleyen 'cennetin içinden geçen nehir'miş... bu yüzden de Alamut Kalesi'nin muhteşem hükümdarı Hasan Sabbah'ın diğer ismi de Seyduna imiş...
Biliyorum sen yine
parmak uçlarında üşüyorsun...
aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa inat, ayaklarınla kasıklarımın kasırgasını,
ellerinle yüreğimde yaktığın ateşi düşlüyorsun.
sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta
ve çırılçıplak bir ırmağa dönüşüyoruz yatağımızda.
apansız pencerende gülümsüyor güneş, ne güzel!
bütün parmakların tıkır tıkır işliyor.
iştahla biliyorsun, yaşamaktır aşk
geceyle gündüzün sessiz geçişi midir bir uyku boyunda
delice bir yangın parmaklarının buzulunda
ah şahrud,
her yerimiz nasıl da şaşırıp kalmaya istekli!
Açıver dilimi, döküleyim sana.
Göğsümde bir magma kaynıyor, aç kapılarını gövdende söneyim. İnsanlaşmış ellerimle cennetine gireyim, boşlukta asılı duran ne varsa tersine çevireyim, seyredilecek denilen yemişlerini yiyeyim, ....... benim....
ömür göz,
kurfal'da gizli bahçedeyim, evet saklanıyorum.
bir yandan acının kırbacıyla, arslan gibi
kükreyen yaramı terbiye ediyor,
diğer yandan uyanmış bahçenin tenhalığını dinliyorum.
ne kadar telaşsız bir bahçe, tasasız sallanıyor dallar.
kuş seslerinin fonunda.
yaban otları vizesiz büyüyorlar birbirlerinin hayatında.
bir küçük derecik yosun
Bir köz düşürdün bağrıma
Yaramı dağlayıp gittin
Dostluğu koydun arama
Dilimi bağlayıp gittin
Dostluğu koydun arama
Elimi bağlayıp gittin
Su bakışlı duru gule
Yağmurlardan arı gule
Bir göz vurup dönüp gitme
Koyma beni yarı gule
Su esmeri duru gule
Gül çiğinden arı gule
Bir göz vurup dönüp gitme
Koyma beni yarı gule
Bir göz vurup dönüp gittin
Koydun beni dara gule
Yolun açık olsun be gule
Yürekleri gömelim küle
Gözlerin gelse de dile
Dost diyelim bile bile