Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Aydın Mısın?
Ses ol ışık ol yumruk ol RIFAT ILGAZ (1911-1993)
Sayfa 20 - Zend Kitabevi, 2005Kitabı okuyor
Bir şair ha! Yalnız bir şair misin sen?
Sayfa 26 - Çınar YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bir gece çıkayım dedim Karagümrük'e doğru Senin cami avlusundan geçiyordum Ortalığı bir görme, Yedisinden tut yetmişine kadar iç içe geçmiş... Nerde dedim, gelsin görsün Serçenin yuvasını düşünen şair!..
"...Nazım Hikmet toplumcu şair olarak, ben de kızları şiirle baştan çıkarmaya kalkıştığım için..Şiir şu memlekette suçlu olmaktan kurtulamayacak bu gidişle..."
Bakan’ın konuşmasından sonra Faruk Nafiz, bütün şiirlerimi görmek istediğini söylemişti. Koşa koşa gidip defterimi evden getirmiştim. Kimi şiirimi iki üç kez okuduktan sonra defterimin sonuna şunları yazdı: "Kastamonu’dan geçerken tanıdığım genç ve kıymetli Şair Mehmet Rıfat’a sevgilerimle ve takdirlerimle..."
Sayfa 137Kitabı okudu
"Küçük bir kuş haber getirmiş Mustafa'ya... Sonra pirrr diye uçup gitmiş." "Bir karga!" "Hayır, küçük, sevimli bir kuş!" "Küçük demeyin hiç olmazsa..." "Vaktinden önce büyümüş kocaman bir kuş, gagasıyla tık tık vurmuş kapıya." Kapı açılınca bir de bakmış ki içeride daha büyük bir kuş, bir dişi kuş, pençeleri arasına almış bir... bir... tutsak kuşu... "Öyle deme... Bir horozu..." "Bu da nereden çıktı?" "Her şair, biraz horoz değil midir, ötmesini bildiği için... " "Evet, vakitsiz öten bir horoz. Bu vakitsiz öten horozları tutarlar..." "Beslemek için bir kümese kapatırlar..." "Ama sevimli bir kuş, kümesin kapısını açıp salıverir. Sonra horoz, döner dolaşır, kendi çöplüğüne gelir, kanatlarını çırpa çırpa dolaşır."
Reklam
Şair olan ama para kazanması da gereken genç Anadolu cocuğu...
Öğretmenlik de şairlik gibi başlı başına bir sanat dalıdır. Bütün sanat dalları gibi özveri isteyen bir iş...Bir insan kendini iki şeye birden verebilir mi? Hem şiire hem öğretmenliğe, verebilir misin kendini? Veremeyince de başarılı olabilir misin ? Sen herhangi bir işte başarılı olamazsan yapamazsın , yaşayamazsın! Çok iyi biliyorum seni.
Sayfa 149Kitabı okudu
Şair bir tek dizesine bütün bir evreni sığdırabilen kişi demek değil mi?
Sayfa 158Kitabı okudu
Varoluşun Beş Boyutu!
Kapandı yüzümüze dergi kapakları, Bir varmış bir yokmuş olduk sağlığımızda. Şiir...O yosmanın boyuna. Gazete...Gelene gidene başyazı. Ara ki bulasın sayfalarda Şair Rıfat Ilgaz'ı.
Şair bir tek dizesine bütün bir evreni sığdırabilen kişi demek, değil mi?
Reklam
Ben ölmedim… Beni öldürmediler de; Yaşıyorum, yaşıyorum işte, At kıçında sinek gibi, Töööbe, töbe! Kapandı yüzümüze dergi kapakları, Bir varmış bir yokmuş olduk sağlığımızda. Şiir… O yosmanın boyuna. Gazete… Gelene gidene başyazı. Ara ki bulasın sayfalarda Şair Rıfat Ilgaz'ı. Düştükse itibardan Ölmedik ya, yaşıyoruz işte, Yaşıyoruz dedik, yaşıyoruz be, Heeeey, fincancı katırları! Rıfat Ilgaz
Bizim dergicilerin, bizim yayınevcilerin, bizim ödülcülerin, bizim eleştirmenlerin egemen sınıftan çok, susturma işinde rolleri olmuştur. Hele edebiyat ticaretiyle uğraşan aydın iş adamlarımız yatırımlarını tehlikeye atmamak için kitabı toplanmış, sürülmüş, içeri atılmış yazarlarla, ozanlarla selamı sabahı kesmek, işlerinin başta gelen gereğidir. Diyelim ki, şair ne olursa olsun susmamak zorundadır. Durmadan yapıt vermelidir. Dergi sahipleri yüz vermez, yayınevleri kitabını basmaz, eleştirmeciler adını anmaz, antoloji düzenleyenler şiirini koymazsa, bu sanatçı durmadan şiir yazarsa ne olur, yazmazsa ne olur. Gelecek yüzyıllara mı bırakacak yapıtlarını? Ernest Fischer: «Toplumsal görevini unutmaması için sanatçıyı uyarmak da toplumun hakkıdır.» diyor. Ben daha da ileri giderek görevidir, diyorum.
Sayfa 122Kitabı okudu
Rıfat llgaz'ın şair olarak acılı bir ses tonu var. İlk şiirleriyle, 1940'lı yıllar toplumcu şairler kuşağının, Nazım Hikmet'in özellikle Insan Manzaraları'na yakın bir şairiyle karşılaşıyoruz. Rahat konuşma dili; küçük, yoksul insanın yaşamını anlatışıyla, dil ve söyleyiş özellikleri bakımından Orhan Veli'lere yakın duruyor. Fakat Rıfat llgaz'ın şiirinde yoksul insanın yaşamından kesitler, bir dil ya da fantazi ögesi olarak değil, toplumun acılı gerçekleri olarak yansıtılmış­tır.
Ataol Behramoğlu
Milliyet'in sanat ekinin soruşturucusu, Melih Cevdet'ten öğrenmek istiyor: «Siz 40 kuşağı şairi olarak şiirde ne yaptınız?» Çelebice bir cevap veriyor şair: "Konuşma dilini getirdik!»> Yeter mi bu kadarcık biçimsel çaba, 1940 kuşağının şairi olmak için? Bu yargıya şunları da ekleyebiliriz: Nazım bu akımın içinde ve başındaydı. O yıllarda çıkan Yeni Edebiyat, Ses ve Yürüyüş gibi dergilerde çeşitli adlarla şiirleri aralıksız yayınladı. Bu akıma karşı oldukları, bildirilerinden de anlaşılan Garip'çiler, çok geçmeden şiir anlayışlarını bırakarak çeşitli yollara saptılar. Kimi dar görüşlü edebiyat eleştirmenleri yazılarında bu kuşağın hâlâ etkenliğinden söz etseler de gerçekçi şiir anlayışının, hele Nazımın ölümüyle yayınlanan bütün kitaplarının yarattığı güçlü baskı karşısında, ne Birinci Yeni denen Garipçiler, ne ikinci Yeni diye tanımlanan gerçeğe ve anlama sırt çeviren kuşaklar tutunabilmiştir. Bu kuşakların döküntüleri ve onların savunuculrı, Nazım'a yüklenemedikleri zaman, 1940 toplumcu kuşağına saldırmakta, başarılı şairlerini, hiçbir temel kurala dayanmayan kötülemelerle gözden düşürmeğe çalışmaktadırlar.
267 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.