Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
'Ormanda yol çatallandı ve ben Ben daha az gidilen yolu seçtim Bütün farkı da bu yarattı.' diyor şair Robert Frost.
Sayfa 106 - TimaşKitabı okuyor
Reklam
“İnsan üç beş damla kan ve bin endişe..." demiş bilge şair Sadi. Saygı, nasıl takdir görmek ve hatırlanmak istiyorsam o halimle bilinmemdir. Belki de endişelerle dolu nazenin bir ruhum, ama sen yine de benim içimden o biricik, sevgi dolu, güçlü tarafı çekip çıkar. Beni o tarafımla da gör. Belki de ben endişe ve ıstıraplarımdan fazlasıyım, gerçekleşmekte olan bir kişiyim, geçmişte bir yerlerde bunları gerçekleştirmiş kişiyim. Bana olabileceğim kişi olabileceğim için de saygı duy. İçimde yaşanmayı bekleyen bir hayat için de saygı duy bana; bunu gerçekleştirebileceğime dair inancını yüzünde okuyabileyim. Ben, olduğum kadar olabileceğim kişiyim de aynı zamanda, bu tarafımı görmezden gelirsen beni yaralarsın.
Sayfa 70 - Kapiyayınları
İnsan, varlığın birbirine yâr ve yardımcı olduğu, her şeyin bir karşılıklı bağımlılık içinde nefes alıp verdiği bir kozmik düzende yaşamaktadır. Ötekinin kötülüğü üzerine benim iyiliğimi inşa edemem. "Eğer algının kapıları temizlenseydi her şey insana olduğu gibi görünürdü, sonsuz./ Çünkü insan kendisini kapattı, ta ki tüm şeyleri mağarasındaki dar çatlaklardan görene dek" diye yazar şair William Blake. Birbirinden tamamen ayrı ve birbiriyle asla örtüşmez gördüğümüz şeyler -ben'e karşı "sen", onlara karşı biz, iyiye karşı kötü- birbirini dışlamaz. İnsanlar, bir çizginin sadece iki ucunda bulunmazlar; bunun yerine hepimiz aynı döngüsel sürekliliğin çeşitli noktalarında var oluruz.
Aktörlük Sanatı, Sanat Kuramları, Görme Biçimleri
_Medeniyet, insanların ne kadar para kazandığıyla ya da kaç tane lüks arabaları olduğuyla ölçülmez. Medeniyetin para birimi Sanat’tır. Sanat aristokrattır ve sanatla uğraşan kimseler de yükselerek seçkinleşirler. Müzelerimizde ve kütüphanelerimizde korunan da sanatın ta kendisidir. Sanat Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde göreceğiniz, insanların
Gözleriniz madam. Gözlerinize bakıyorum da sanki bir yangın yeri. Yüzünüz talan edilmiş bir imparatorluktan kalmış gibi. Bir şair oturmuş o iki kaşın arasına, tüten dumana ve akan kana bakmaksızın, aldırmaksızın patlayan bombalara, şiir söylüyor gibi. Aslında aşktır en çetin meydan muha- rebesi. Siz koşuştururken lise bahçelerinde, dilinizde Goethe'den yarım yamalak ezberlenmiş iki dize ve deri ceketinize yaslanmış yürürken yağmurda, bir şairdim ben kalbini büyüten dumanlı odalarda. Benim kalbim dumanlı odalarda büyüdü madam, yalan yok! Yalan asla olmayacak çünkü aşk, üstümüze serpiştirip kaçan o yağmur, bir gün sizi de ıslatacak. Bir gün siz de, hüzünle, bakacaksınız kalbimin içine. Orada yenilmiş bir şarklıyı göreceksiniz.
Reklam
S.Ö:(...)Ben fi zamanında gül ve bülbül efsanesini çok merak etmiştim. Sonra gördüm ki ilkbahar bülbüllerin üreme zamanı. Birbirlerini çağırıyorlar o sesle. Cenâb-ı Allah öyle bir ses vermiş ki karşı cins o sese geliyor. Sonbaharda, gene mehtap oluyor ama bülbül ötmüyor çünkü mevsim geçmiş, ama insan hâlâ o mehtabın etkisinde, o güllerin etkisinde. O rengarenk güller de bizim için açıyor. Diğer hayvanat o gülün farkında değil, gül de gülün farkında değil. Dikeni ve gülü biz yapmışız. “Her gülün bir goncası, her goncanın bir harı var,” diyor şair.
Şair ve Ben
Daha derin yaralar için bazen doktor yetmez. Şairin orada olması gerekir.
Sayfa 26 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
61 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.