Virginia Woolf, James Joyce, Kafka, Camus, Sartre okumaya başlıyorum... Çünkü, bunları okumak modern bir aydının olmazsa olmazı; öyle şartlandırıldık. Ben çok fazla Sait Faik okurdum. Sait Faik'in yalnızlığı ile, onun yalnız dünyası ile büyük bir özdeşlik kuruyordum. Babam bir gün göz gezdirdi okuduklarıma ve bu menfi herifleri neden okuyorsun diye kızdı bana. Sait konusunda müthiş bir tutkum vardı. "Alemdağ'da Var Bir Yılan" hikâyesi beni kalbimden vururdu; okur okur ağlardım. Daha sonra Kafka ve diğerleri... Nihilist eğilimler bilhassa Batı Avrupa entelijansiyasına has bir telakkiyi dünyama taşıyor. Mutluluk bir burjuva illüzyonudur. Mutluluk banal bir şeydir, bayağıdır.
Hanife Mert Hanım'ın 412 sayfadan oluşan #FırçadakiSonŞiir eserini #okudum.
Kitabı elime aldığımda Orhan Veli Kanık'ın hayatını konu alan bir yapıt olarak okumaya başladım, sayfalar ilerledikçe kendimi edebiyat dünyasının içinde gördüm.
Bunu bir benzetme ile ifade etmek isterim.
Bir arkadaşınız sizi yemeğe davet eder. Siz
Ben çok fazla Sait Faik okurdum. Sait Faik'in yalnızlığı ile, onun yalnız dünyası ile büyük bir özdeşlik kuruyordum. Babam bir gün göz gezdirdi okuduklarıma ve bu menfi herifleri neden okuyorsun diye kızdı bana. Sait konusunda müthiş bir tutkum vardı. "Alemdağ'da Var Bir Yılan" hikâyesi beni kalbimden vururdu; okur okur ağlardım.
Batı dünyasının ürünleri, özenle ve bizi özendirmek, için incelikleri altı çizilerek sunuluyor. Amerikan edebiyatı ciltlerce okutuluyor. Bu büyük bir eşitsizlik, büyük bir dengesizlik. Kendi muhteşem klasiklerimizi kavrayamadan modern edebiyata dalmanın ne büyük çöküntülere sebep olacağını çok sonradan fark edeceğim. Virginia woolf, James joyce, Kafka, Camus, Sartre okumaya başlıyorum.. Çünkü bunları okumak modern bir aydının olmazsa olmazı; öyle şartlandırıldık. Ben en fazla Sait Faik okurdum. Sait Faik'in yalnızlığı ile, onun yalnız dünyası ile büyük bir özdeşlik kuruyordum. Babam bir gün göz gezdirdi okuduklarıma ve bu menfi (olumsuz) herifleri neden okuyorsun diye kızdı bana. Sait konusunda müthiş bir tutkum vardı. "Alemdağ'da Var Bir Yılan" hikayesi beni kalbimden vurdu; okur okur ağlardım.
Sait Faik'in dünyası, bu dünya ile sınırlıdır, onun hikayelerinde 'öte dünya' imajına hemen hemen hiç rastlanmaz. Sait Faik'in eserlerinde ideolojik saplantılar bulunmadığı gibi, mistik, dini figürler, motifler de hemen hemen yoktur
Bizim ders kitaplarımız, gerek ortaokul gerek lisede, Türk edebiyatı konusunda çok zayıf. Güzelim tasavvuf edebiyatı anlaşılmaz hale getirilmiş sözlerle ve asla pedagojik incelikler taşımayan bir üslupla takdim edilirken; Batı dünyasının ürünleri, özenle ve bizi özendirmek için, inceliklerin altı çizilerek sunuluyor. Amerikan edebiyatı ciltlerce okutuluyor. Bu büyük bir eşitsizlik, büyük bir dengesizlik. Kendi muhteşem klasiklerimizi kavrayamadan modern edebiyata dalmanın ne büyük çöküntülere sebep olacağını çok sonradan fark edeceğim.
Virginia Woolf, James Joyce, Kafka, Camus, Sartre okumaya başlıyorum... Çünkü, bunları okumak modern bir aydının olmazsa olmazı; öyle şartlandırıldık. Ben çok fazla Sait Faik okurdum. Sait Faik'in yalnızlığı ile, onun yalnız dünyası ile büyük bir özdeşlik kuruyordum. Babam bir gün göz gezdirdi okuduklarıma ve bu menfi herifleri neden okuyorsun diye kızdı bana.
Sait konusunda müthiş bir tutkum vardı. "Alemdağ'da Var Bir Yılan" hikâyesi beni kalbimden vururdu; okur okur ağlardım.
Daha sonra Kafka ve diğerleri... Nihilist eğilimler bilhassa Batı Avrupa intelijansiyasına has bir telakkiyi dünyama taşıyor. Mutluluk bir burjuva illüzyonudur. Mutluluk banal bir şeydir, bayağıdır.