Sait Faik'in Dünyası
—Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya... İnsanların hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya... Hırsızların, başkalarının hakkına tecavüz etmelerin bol bol bulunmadığı... Pardon efendim! Bol bol bulunmadığı ne demek? Hiç bulunmadığı bir dünya... Sevilmeye layık, küçücük kızların orospu olmadığı, geceleri hacıağaların minnacık kızları caddelerden yirmi beş lira pazarlıkla otellere götürmediği, her genç kızın namuslu bir delikanlıyla konuşabildiği, para için namus, ar, haya, hayat, gece, gündüz satılamadığı bir dünya... Muhabbet tellallarının günde otuz lira kazanmadığı bir dünya... Sokaklarda sefillerin bulunmadığı bir dünya... Kafanın, kolun çalışabildiği zaman insanın muhakkak doyabildiği, eğlenebildiği, bir dünya... İçinde iyi şeyler söylemeye, doğru şeyler söylemeye salahiyetle kıvranan bir adamın, korkmadan ve yanlış tefsir edilmeden bir şeyleri söyleyebildiği bir dünya...
Sayfa 21 - İş Bankası Kültür Yayınları
”Edebiyat, sanat ve felsefe tarihinin hastalıklara ve hastalara neler borçlu olduğunu bir kere daha anladım. Dostoyevski'yi bütün öbür yazarlara kıyasla bunca derin boyutlu yapan ne kültürü, ne bilgisi idi. Dehasını geçirdiği sara nöbetlerinin şokuna borçlu bulunuyordu. O büyük sarsıntıdan sonra ki huzura ulaşınca sıradan ölümlülerin erişemediği
Reklam
Sait Faik'in dünyası...
Sait Faik iş için bir gazeteye müracaat etmiştir. Gazetenin başyazarı siyasi düşüncesini sorar. Sait Faik olmadığını söyler... Başyazar ağız aramaya devam eder. "Yani nasıl bir dünya arzuluyorsunuz?" -"Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya...İnsanların hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya...Hırsızların, başkalarının hakkına tecavüz etmelerinin bol bol bulunmadığı...Pardon efendim! Bol bol bulunmadığı ne demek? Hiç bulunmadığı bir dünya. Sevilmeye layık küçük kızların *ruspu olmadığı, geceleri hacıağaların minicik kızları caddelerden yirmi beş lira pazarlıkla otellere götürmediği, her genç kızın namuslu bir delikanlı ile konuşabildiği, para için namus, ar hayâ, hayat, gece gündüz satılmadığı bir dünya...sokaklarda sefillerin bulunmadığı birdünya... Kafanın ,kolun çalışabildiği zaman insanın muhakkak doyabildiği, içinde iyi şeyler söylemeye, doğru söylemeye salahiyetler kıvranan adamın, korkmadan ve yanlış tefsir edilmeden bu bir şeyleri söyleyebildiği bir dünya...
Sayfa 99 - Siyah Beyaz
Ben en çok Sait Faik okurdum. Sait Faik'in yalnızlığı ile onun yalnız dünyası ilebuyuk bir özdeşlik kuruyordum.
dini figürler yok
Sait Faik'in dünyası, bu dünya ile sınırlıdır, onun hikayelerinde 'öte dünya' imajına hemen hemen hiç rastlanmaz. Sait Faik'in eserlerinde ideolojik saplantılar bulunmadığı gibi, mistik, dini figürler, motifler de hemen hemen yoktur
Batı dünyasının ürünleri, özenle ve bizi özendirmek, için incelikleri altı çizilerek sunuluyor. Amerikan edebiyatı ciltlerce okutuluyor. Bu büyük bir eşitsizlik, büyük bir dengesizlik. Kendi muhteşem klasiklerimizi kavrayamadan modern edebiyata dalmanın ne büyük çöküntülere sebep olacağını çok sonradan fark edeceğim. Virginia woolf, James joyce, Kafka, Camus, Sartre okumaya başlıyorum.. Çünkü bunları okumak modern bir aydının olmazsa olmazı; öyle şartlandırıldık. Ben en fazla Sait Faik okurdum. Sait Faik'in yalnızlığı ile, onun yalnız dünyası ile büyük bir özdeşlik kuruyordum. Babam bir gün göz gezdirdi okuduklarıma ve bu menfi (olumsuz) herifleri neden okuyorsun diye kızdı bana. Sait konusunda müthiş bir tutkum vardı. "Alemdağ'da Var Bir Yılan" hikayesi beni kalbimden vurdu; okur okur ağlardım.
Sayfa 70 - TimaşKitabı okudu
Reklam