Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Sakın terk-i edebden, küy-i mahbûb-i Hudâ'dır bu! Nazargah-i ilâhidir, makâm-ı Mustafa'dır bu.
“Sakın terk-i edebden, kûy-i mahbûb-i Hudâ’dır bu! Nazargâh-i ilâhîdir, makâm-ı Mustafâ’dır bu…” [Edebi terk etmekten sakın! Zîrâ burası ALLAHÜ teâlânın sevgilisinin bulunduğu yerdir. Bu yer, Hak teâlânın nazar ettiği yer, Resûl-i Ekrem’in makâmıdır.]
Sayfa 23 - babıali kültür yayıncılığıKitabı okuyor
Reklam
Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ'dır bu Nazargâh-ı İlâhî'dir Makâm-ı Mustafâ'dır bu Felekde mâh-ı nev Bâbü's-Selâm'ın sîneçâkidir Bunun kandîlî Cevzâ matla-ı nûr u ziyâdır bu Habîb-i Kibriyâ'nın hâbgâhıdır fazîletde Tefevvuk kerde-i Arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ'dır bu Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-ı adem zâil Amâdan içti mevcûdât çeşmin tûtiyâdır bu Mürâât-i edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha Metâf-ı kudsiyândır busegâh-ı enbiyâdır bu
Sakın terk-i edebden kû-yı mahbûb-i Hudâ'dır bû Nazargâh-ı ilâhîdir makâm-ı Mustafa'dır bû
Sayfa 181 - Tahlil Yayınları, 2. Baskı (2015)Kitabı okudu
Sakın terk-i edebden kûy-ı Hüdâ'dır bu Nazargâh-ı İlahidir, makam -ı Mustafa'dır bu
Sayfa 1 - Önsözü, Bu beyt, ecdadımızın, Haremeyn-ı Şerifeyn'e olan tazim ve hürmetinin en güzel ifadesidir
Sakın terk-i edebden, kûy-i mahbub-i Hudâ'dır bu! Nazargâh-i ilâhîdir, makâm-ı Mustafâ'dır bu.
Sayfa 23 - Babıali Kültür YayıncılığıKitabı okudu
Reklam
Edeb ve Hikmet Şairi.. Urfalı Yûsuf Nâbî..
Sultan Dördüncü Mehmed zamanında Hacc'a giden surre alayında geçer hadise. Nâbî merhûmun içinde bulunduğu kafileye -bugünkü tabirle- sponsorluk eden ağa Medine-i Münevvere'ye yaklaşıldığı bir sırada insanlık icabı hafif uykuya dalınca Efendimiz'in bu kadar yakınında uykuyu edebe mugayir gören hikmet şairimiz irticalen yüksek sesle beş beyt terennüm eder: "Sakın terk-i edebden, kûyi mahbûb-i Huda'dır bu! Nazargâhi ilâhîdir, makâm-ı Mustafa'dır bu." [Edebi terk etmekten sakın! Zîrâ burası Allahü teâlânın sevgilisinin bulunduğu yerdir. Bu yer, Hak teâlânın nazar ettiği yer, Resûl-i Ekrem'in makâmıdır.]
Sayfa 23
NAAT-I ŞERİF
NÂBÎ (v. 1712) Na't Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ'dır bu Nazargâh-ı ilâhîdir makâm-ı Mustafa'dır bu Felekde mâh-ı nev Bâbü's-selâm'ın sîneçâkidir Bunun kandîli Cevzâ matla-ı nûr u ziyâdır bu Habîb-i Kibriyâ'nın hâbgâhıdır fazîletde Tefevvuk kerde-i arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ'dır bu Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-ı adem zâil Amâdan içti mevcûdât çeşmin tûtiyâdır bu Mürâât-i edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha Metâf-ı kudsiyândır busegâh-ı enbiyâdır bu amâ: hiçbir şeyin varlık sahasına çıkmadığı, henüz yaratılmadığı yokluk âlemi. bâbü's-selâm: selâm kapısı. busegâh-ı enbiyâ: Nebîlerin öptüğü yer, Hz. Peygamber'in [s.a.v] türbesinin toprağı, mecâz-ı mürsel yoluyla Medine-i Münevvere. cevzâ: ikizler burcu. deycûr-1 adem: yokluk karanlığı. felek: gökyüzü, âlem, dünya; kader, talih; yörünge. hâbgâh: uyunacak yer, yatak odası. kûy-ı mahbûb: sevgilinin köyü. mâh-ı nev: yeni ay. matla-1 nûr u ziyâ: ışığın, nurun doğuş yeri. metâf-1 kudsiyân: meleklerin tavaf yeri. mevcûdât: var olan her şey, yaratılmış şeyler. mürâât-i edeb: edebe riayet. nazargâh: bakılan yer, nazar edilen yer. pertev: ziya, ışık. sîneçâk: yüreği yaralı. tefevvuk: üstünlük, üstün gelme. tefevvuk kerde-i arş: arşa üstün kılınmış, üstün yapılmış. terk-i edeb: edebi terketmek. zâil: geçen, geçici, devamı olmayan, tükenen.
Sakın terk-i edebden, kûy-i mahbûb-i Hudâ’dır bu! Nazargâh-i ilâhîdir, makâm-ı Mustafâ’dır bu. [Edebi terketmekten sakın! Zîrâ burası Allahü teâlânın sevgilisinin bulunduğu yerdir. Bu yer, Hak teâlânın nazar evi, Resûl-i Ekrem’in makâmıdır.]
101 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.