Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.17
Merhabalarrr. Draki serisine uzun bir aradan sonra devam ediyorum. Serinin ikinci kitabı olan Ejder Gizemi 'ni ilk kitaba göre daha çok sevdim. Yine de ana karakter kızımız Jacinda' nın aldığı saçma kararlar beni epey çıldırttı! Yani öyle şeyler yaptı ki salaksın kızım salak demeden duramadım! Hadi o kararı aldın niye hemen pişman oluyorsun bi sözünün arkasında dur! Ay sinir katsayım arttı okurken! Jacinda yaptığı tüm salaklıklara rağmen onu gerçekten seven iki erkek olduğu için şanslı! Her ne kadar team Will olsam da, ilk kitapta Cassian'dan nefret etmiş olsam da bu kitapta ona gerçekten üzüldüm.
Ayrıca serinin konusu güzel olmasına rağmen kitapları ortalama 300 sayfa olduğu için her şey oldu bitti tarzında ilerliyor. Hal böyle olunca maalesef çoğu şey havada kalıyor.Gerçi ben seriyi alırken ortalama bir seri olduğunu bilerek almıştım zaten fiyatı da oldukça uygun. Eğer bu tarz fantastik roman seviyorsanız alabilirsiniz. Ama bu seriyi aşırı beklentiye girmeden okumanızı tavsiye ederim.
Kitaba puanım 7/10
Sevgiyle kalın...
Şimdi neresinden başlasam bilemedim,,
Körü körüne doğru ve yanlışlarla etik ikileme düşüren, duygu faktörü girdiği için tolere edilebilecek birtakım davranışlar dizisinin bulunduğu, hayatın içinden bir kitap.. Özellikle okumak için edindiğim bir kitap değildi, tesadüfen elime aldım ve bir günde bitti ama bittiğinde kalbimin üzerinde bir ağırlık hissettim, yorulmuşum sanki.. Anlaşılan epey benzer şeyler bulmuşum kendimden..
Yazarımız burada bir kadın severse ne kadar ileri gidebiliri işlemiş. Bazen baş karakterle konuşurken bulabilirsiniz kendinizi ve içinizden: “bu kadar da olmaz, salaksın Merve, kessssin salaksın kızım sen” diyebilirsiniz. Aslında bir kadının aşk halinde düşüncelerinin en uç noktalarını adım adım gösteriyor kitap. Tabi, tahammül edilemez anları oluyor kitabın ama çoğunuzun kendi hayatından tanıdığı duygularla karşılaşacağına eminim.
Aslında benim hayatımda şuna ışık tuttu kitap:
Geçmişte yaşadığım bazı anları devam ettirseymişim, yaşamaya mahkum olduğum ihtimallerden bir kaçı neler olabilirmiş..,
NOT: Aşk acısı falan çeken okumasın, kendine bu eziyeti yapmasın.. İnsanın aşk hali ayık kafayla olmuyor.
| Ayık kafayla okuyun |
Francesca ve Gregory hariç bu aileyi hiç özlememişim. Üfff, 3 tanesi hariç diğerleri ne kadar baydı beni.
Seriye genel olarak bakarsak Colin, Daphne, Francesca, Hyacinth'in hikayelerinde cevaplanmamış sorular çözülüyor. Anthony, Benedict, Eloise, Gregory'de yeni kısımlar yazılmış. Hepsine kısaca yorum yaparsam:
The Duke and I: Değil seride,
Bu da lisedeyken okuduğum ve bu ara tekrar okuduğum başka bir seri. Yanlış hatırlamıyorsam lisedeyken daha çok beğenmiştim ama şimdi o kadar beğenmediğime karar verdim. Aslında akıcı bir kitap. Fantastik kısmı orijinal. Ama insanı sinir ediyor. Özellikle de ana karakter Nora. Keşke yazar karakterlere azıcık rahat verseymiş sanki kitap sıkıcı olacak korkusundan her sayfaya aksiyon koymuş. Biraz yorucuydu o bakımdan. Ama asıl yorucu olan Nora’ydı. Okurken kaç kere “Sen nasıl bir salaksın?” Dedim bilmiyorum. Lisedeyken de böyle olmuştu aslında. Asla doğru soruları sormuyor sanki. İnsanı da bu delirtiyor. Ayrıca hayatta Patch’den başka sahip olduğu sadece iki kişi var biri annesi diğeri en yakın arkadaşı ama ikisine de mantıksız ve uzak davranıyor bazı yerlerde o kısımlar biraz... Tam söylemek istediğim kelime bu değil sanki ama saçma geldi diyeyim. Akıcıydı, kafamı gerçekten dağıttı ve sevdim aslında. Ama bilmiyorum belki benim ilk okuduğum zaman gibi 20 yaşın altındaysanız veya entrika ve aksiyon dolu aşkları seviyorsanız siz daha çok sevebilirsiniz.
Yazar kitaba, "olan olmuştur olacak olan da olmuştur" diye başlıyor ve aynı cümle ile de sonlandırıyor. Kitap aklımda, şimdilik, Tarık Tufan'ın en iyi kitabı olarak kalacak. Olayları tasvir etme gücü, satır arası tespitleri muazzam.
Kitap isimsiz bir başkahramanın başından geçen bir aşk hikayesini anlatıyor. İsimsiz kahramanımız annesinin ölümünden sonra Eda adlı bir kıza aşık oluyor ve bütün hayatı değişiyor. Dergah şeyhi olan babasından uzaklaşıyor, bir hayatın içine giriyor. Geçmişi ile tüm bağlarını koparıp süratle uzaklaşıyor. Kitabı okurken istemsizce "kızım eda sen ne salaksın " demekten alıkoyamadım kendimi. Bizim isimsiz kahramanın başı Rüstem'in Diyarbakırlıların düğününden Batmanlıların kızını kaçırması ile derde girer. Ölümü de bunun üzerinden olur. Eda ile hiç kavuşamaz.
Elektrik kesintisinin yaşandığı bir günde başkahraman silahla vurup ölür ve kitap sonra erer.
Bir solukta okunuyor emin olun. Şiddetle tavsiye ederim. Ve Tarık Tufan... Bu hikaye böyle bitmemeliydi. 2'si çıkar mı bilmem ama lütfen çıksın. (Bütün alıntıları girmek için ne yazık ki yeterli vaktim yok. İnşallah vakit bulursam ara ara paylaşacağım, yarım kaldı çünkü)
Selamlar...
Evet öncelikle kesinlikle geç kaldığım bir kitap olduğunu belirterek sözlerime başlamak istiyorum. Bu kitabı/seriyi lisedeyken ya da ortaokuldayken okusaydım kesinlikle çok sevebilirdim. Kaldı ki kitabın başlarında da aşırı bayıldım ama sonlarına doğru bende de bir şey dank etti. Yahu Bella sen ne kadar salaksın ya! Birazcık korksa mıydın? Biraz ya ben bu olayı bir düşüneyim biraz kendime geleyim mi deseydin? Yani bilmiyorum bana gerçekçi gelmiyor sanırım (vampirlerin olduğu bir kitapta gerçekçilik aramak...). -Sanırım benim sinirimi bozan kısım Bella’nın bilmiyorum insan gibi davranmaması(?) yani demek istediğim biraz olanlardan dolayı korkmasını isterdim- Bir anda Edward’ın vampir olduğunu kabullenmesi, ve neredeyse her şeye olur tamam havasında olması. Her ne kadar okurken kendimi Bella’nın yerine koymaya çalışsam da bir süre sonra yapamadım zira hareketleri çok saçma gelmeye başladı bir noktada. Hayır bir noktada kendimi de suçladım yani ben mi anlamıyorum, bende mi problem var, ya da bir şey mi kaçırdım havasına girdim. Bella’dan pek haz etmesem de kitabı sevdim. Sadece olayların akışı biraz fazla geldi bana. Onun dışında kitabın adeta aktığını söyleyebilirim.
🪴Ah 3. kitap ah! Beni hem çok sevindiren hem de sinirlerimi bozan kitap! Keşke hemen bitmeseydin de biraz daha sana sayıp sövebilseydim! Kitaba sinirlenmem bittiğine göre yorumuma geçebilirim
Okumayanlar için SPOILER VAR
🪴2. kitabın sonunda Vhalla, sevdiği adamı kurtarmak için uçurumdan aşağı atlamıştı. Onu yaşatmak için Kuzeylilerle dolu bir
YONTUCU FABER
Fahrenheit 451, okuma vaktimin çoktan gelip de geçtiği bir kitaptı aslında. İlk çıktığı zamanlarda daha çok bilim kurgu türünde sınıflandırılan bu kitap Bradbury'nin yazmış olduğu öykülerden birinin genişletilmiş, romanlaştırılmış haliymiş. Zaman içinde bilim kurgunun geleceğe dair öngörülerde, aslında kehanetlerde bulunan bu versiyonu distopya
