Vâreden’in adıyla insanlığa inen Nûr
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır âb-ı hayat
En müstesna doğuşa hâmiledir kâinat
Ne güzel bir giriş, dünyaya ne güzel bir geliş... Toprağı kirlerinden arındıran o Yağmur için, rahmet vadilerinin
"Allah 'Sadece beni sevin' demiyor, 'En çok beni sevin!" diyor. Ey âşık! Eğer Hakk'a ve hakikatine âşık olursan bil ki Hak ve hakikat de sana âşık olur. Aşkın Hak, Hakk'ın aşk olsun."
Latife Hanım-Mustafa Kemal evliliğinin gergin anlarından biri...
Sinirini yelpazesini avucuna vurarak gidermeye çalışan Latife Hanım, elini kanatır. Atatürk, tokat atmaya yeltenir.
Fakat Latife Hanım kendini müdafaa için elini siper etmeye kalkınca kanlı parmaklar Atatürk’ün yüzüne isabet eder...
Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatına giren
ya kırdığın gönlü...
Allah seviyorsa?
bilemezsin...
bilseydin ödün kopardı;
dokunamazdın.
dün zekiydim,
dünyayı değiştirmek isterdim.
ama bugün akıllıyım...
Her kitap insana mutlaka bir şeyler katar . Kimi gözünü açar kimi uzun zamandır uyuyan bir şeyleri uyandırır. Kimi ise bazı taşları yerine oturtur.
Sevme Sanatı taşların yerine oturmasını sağladı bende.
Bazı şeyleri tam anlamıyla ifade edemediğimi ama daha önceden bildiğimi ya da hissettiğimi farkettim aslında.
Murakabe; Allah'ı görüyormuş gibi ibadet etme alışkanlığı kazanmaktır.
Çünkü Rabbimiz; "Allah herşeyi gözetmektedir" buyurmuştur (el-Ahzab 33/33).
Cibril hadisinde de murakabeye işaret vardır. Cibril Hz. Peygamber (s.a.s)'e; "Bana ihsanı anlat" dedi. Rasulullah (s.a.s) de; "İhsan, Allah'ı görüyormuş gibi ibadet etmendir. Sen onu görmesen de O, seni görüyor" buyurdu.
Bu murakabe halini; insan, oruç ibadetini yerine getirirken farkında olmadan pek âlâ yaşıyor. Mesela bir hanım mutfakta yalnızken etrafında da kimse yokken yine de yemekten az dahi olsa tadamıyor çünkü orucunun bozulacağını biliyor. Çünkü Allah'ın onun yaptığı fiili gördüğünü biliyor. Bir erkekte öyle, her ne kadar kimsenin göremeyeceği sote bir yere gitse de, yine de ağzına bir şeyler atıp orucuna devam etmiyor. Çünkü Allah'ın onu daima gördüğünü biliyor.
Peki bu halimiz oruçtan sonra neden devam etmiyor?
Neden Allah bizi görüyormuşçasına yürüyemiyoruz sokaklarda ?
Neden Allah bizi görüyormuşçasına oturamıyoruz bir yerlerde ?
Daima murakabe halinde yaşamak için neyi bekliyoruz ?
Bunu başarabilmek için gayretimiz var mı ?
Oruç hala anlatamıyor mu sana acizliğini ?
Bak her gün yaptığın basit bir fiili, bir bardak su içmeyi bile Allah'ın izni olmadan yapamıyorsun bu kadar acizsin demiyor mu?
Peki nedir hala bu gaflet ?
Ölmeden, ölmeyecek miyiz ?
Sokrates, digerlerinin senin için yarattığı yoldan gidemeyeceğini söylüyordu.Yürümelisin ve YOLUNU YÜRÜYEREK OLUŞTURMALISIN.
Sokrates kabul edilmeyi talep etmiyor." Lütfen beni yalnız bırakın, benim sizi yalnız bıraktığım gibi.Lütfen benim özgürlüğüme izin verin.Ben sizin hayatınıza tecavüz etmiyorum siz de benim hayatıma tecavüz
Olm siz adam akıllı insanlar olsaydınız hiç kadınları bu sohbete dahil etmez konuyu uzatmadan Burhan ve babamla konuşurdunuz ama siz naptınız yine her zamanki gibi kendinizi büyük gördünüz. Neyse Allah büyüktür elbet bir gün hakkımız sorulacaktır. Tamam belki bu hırsızlık olayı tam gün yüzüne çıkmamış olabilir ama biz sizin ne olduğunuzu çok çok
İmam-ı Nesefi hazretleri bildiriyor ki: Ana-babanın evladı üzerinde seksen kadar hakkı vardır. Kırkı sağlığında, kırkı vefatından sonradır. Sağlığında olan kırk haktan onu bedenle, onu dil ile, onu kalble, onu da para iledir.
Bedenle olan hakları:
01- Hizmet ederek rızalarını almak. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Ana-babasına hizmet edenin
N. Vremya'da intihar eden bir genç kızın uzun bir mektubu yer aldı. 25 yaşındaydı. Bir zamanlar hali vakti yerinde olan bir toprak sahibinin kızıydı, Petersburg'da Ebe Okuluna girmiş. Sınavları geçmiş ve sağlık merkezinde iş bulmuş, mektubunda paraya hiç ihtiyacı olmadığını, epeyce kazandığını, ama çok "yorulduğunu"
“Allah 'sadece beni sevin' demiyor,
'En çok beni sevin!’ diyor.
Ey âşık! Eğer Hakka ve hakikatine âşık olursan bil ki; Hak ve hakikat de sana âşık olur. Aşkın Hak, Hakkın aşk olsun. ”
Muhammed, “Biriniz namaz kılmaya başlarken önüne bir şey koysun. Koymadığı takdirde önünden eşek, kadın veya siyah köpek geçerse namaz bozulur” diyor. Bu hadis Müslim’de geçiyor, aktaranlar da Ebu Hüreyre ile Ebu Zer Gafari’dir. Bazı hadis kaynaklarında şöyle bir rivayet de var. Muhammed, sizden biri bir kadınla evlendiği ya da bir köle-cariye satın aldığı zaman, ’Allah’ım; senden bunun hayrını ve iyi huylu olmasını dilerim. Bunun kötülüğünden ve kötü huylu olmasından sana sığınırım’ desin. Bir de siz bir deve satın alırken onun hörgücünün tepesinden tutun aynı duayı o zaman da okuyun diyor. Burada özne yine erkek. Ey kadınlar siz de evlenirken hayırlı ve iyi huylu bir bey olsun diye dua edin demiyor. Daha ilginci, kadınla evlenirken ve bir deve satın alırken okunması önerilen duanın aynı olması. Yani kadınla hayvanı aynı kefede tutması. Daha vahimi, bir cariye veya köle satın alırken de bu duayı okuyun demesi. İnsan nasıl cariye ve köle olarak satın alınabilir. Hele köpeğin de siyah olanı demesi daha da garip.
Kaynak: Müslim, Namaz bölümü, bab 50/510-511 18
Ebu Davud, Nikah 45/2160.
İbni Mace, Ticaret 47/2252