Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bana gelince; Ben dümdüz giderken, birden sana kıvrılan bir yol gibiyim.
ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA Seni sevdiğimi anladığım günden beri Sesler değişti, renkler değişti Yüzümdeki çizgiler başkalaştı Geçmişim değişti, oyunlaştı Yeşilin ortasında gelincik gibi İnceleşti, yabancılaştı
Reklam
Ey oğul! Önce kendi nefsine öğüt ver, kendi nefsini düzelt! Sonra da başkalarına öğüt ver, başkalarını düzeltmeye çalış! Sana önce kendi nefsinin özelliklerini, kendi nefsinin ne durumda olduğunu bilmen lazım. Kendinde ıslaha muhtaç bir hâl var oldukça başkalarını düzeltmeye, başkalarına öğüt vermeye kalkışma! Eğer kendinde ıslaha muhtaç bir hâl bulunduğu hâlde bunu bırakır da başkasının ıslahına kalkışırsan yazık sana! Başkalarını nasıl ve hangi hâllerde kurtarabileceğini bilirsin. Sen kendin kör isen, bir başkasının elinden tutup nasıl bir yere götürebilirsin? Gözleri görmeyen birisinin bir başkasının elinden tutup bir yere götürmesi mümkün olmadığı gibi, kendi nefsini ıslah etmemiş birisinin de başkalarını irşat edip Allah’a götürmesi mümkün değildir. Ancak kendi gözleri gören kişi başkalarını bir yerden bir yere götürebilir. Denize düşen ve yüzme bilmeyen birisini ancak mahir yüzücü olan birisi kurtarabilir. Aynen bunun gibi, Allah’a insanları ancak O’nu tanıyan birisi götürebilir. Allah’ı tanımayan kişiye gelince, O’na giden yolda bu kişi insanlara nasıl rehberlik edebilir ki? Sana Allah’ın tasarrufundan bahsetme ihtiyacını duymuyorum! Sen O’nu seversin, amellerini sırf O’nun rızası için yaparsın! Asla O’ndan başkası için yapmazsın! O’ndan korkarsın, O’ndan başkasından asla korkmazsın! Seyyid Abdulkadir Geylani Hazretleri (kuddise sirruhu)""
Sensizken o kadar boş ki içim. Ne zaman adını ansam yankı yapıyor. Böyle yaşanmaz diyorum. Ama böyle de yaşanıyor. Azala azala, tükene tükene, öle öle... Belki de senin için vakti gelince unutacağın bir şarkıydım. Kim bilir kimlerin adını silmek için beni bu şarkıya yazdın! Tüm bunlara rağmen diyorum ki keşke sana tekrar aşık olabileceğim başka bir hayat olsaydı. Ben aşkı arıyordum sende. İhaneti buldum! Keşke bulduğum gibi değil, aradığım gibi kalsaydın...''
Sayfa 33
ÖYLE GÜNLER GÖRDÜM Kİ Öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp Bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu, Her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp, Hayaller alev alev beynimi yakar oldu. Ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp Yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu. Her sabah ilk ışıklar gözlerimi oyardı, Uyanan taş duvarlar iniltimi
Gel, İstersen hiç bir şeyim olma. Göz kapağım ol sadece. Geriye kalan her şeyi bir kenara bırak. Uykum gelince üstüme ört tenini. Ağlarsam gözyaşımın tadına ilk sen bak. Kalabalıklara bakan penceremin perdesi ol. Kötü insanları görürsen karanlığı üstüme kapat. Sana uzak olmaya dayanamam iki gözüm. Ölünceye kadar, bana bendeki sen gibi bak... Atakan Gülgar
Reklam
Ve s e v g i l i m , sana gelince: Eğer bir gün uğrarsan sol göğsümün altındaki kente, hüzünlü bir sesle: ”Buralar bir zamanlar hep benimdi” diyeceksin k e n d i n e …. Oğuz Atay
Bazı kadınlar sol göğsünün altında mayın taşır.Ve oraya ilk basan adam,ayağını çekip gitmeye kalkışırsa eğer; mayın patlar,kadın dağılır;adam ölür,kadının sol göğsünde.Sonra bir daha kim gelip giderse gitsin sol göğsün altındaki kente,asla aynı etki yaşanmaz.Bir mayın bir defa patlar beyler.Bir kadın gerçekten bir defa sever ,bir şiir bir kez yazılır,bir kitap bir kez okunur gibi çürütülebilir bir tez değildir bu.Bir insan bir kez ölür türündendir. Ve sen,sana gelince eğer bir gün uğrarsan sol göğsümün altındaki kente hüzünlü bir sesle ; ''buralar bir zamanlar hep benimdi '' Anonim
DERS ALINMASI GEREKEN HARİKA BİR HİKAYE DAHA Çocuklarınızla Konuşun Bir gün susmayı öğrendim..Öyle bir sustum ki,belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı.Babam akşamları eve yorgun dönerdi.Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim.Daha o kapıdan girer girmez boynuna
Sayfa 274Kitabı okudu
"Neden mi alıyorum onu evime?" diye bağırıyordu. İki nedeni var bunun. Birincisi: Hepiniz kadınsınız, bıktım artık kadınlardan. Pseldonimov'un da buyruğum altına girmesini istiyorum. Bu nedenle yapıyorum ona bu iyiliği. İkinci neden: Siz kızıyorsunuz, istemiyorsunuz diye alıyorum. Sizin inadınıza... Aklıma koyduğumu yaparım ben! Sana gelince, Porfiricik, karın olduğunda canın çektiği kadar dayak atabilirsin ona. Doğuştan yedi şeytan vardır ruhunda çünkü. Hepsini kovala, sopa hazır..."
Sayfa 55 - İğrenç Bir Olay
Reklam
"Peki, santuru nasıl öğrendin?" "Yirmi yaşımdaydım. Ta Olympos'un dibindeki köyümde açılan bir panayırda, santuru ilk kez dinlemiştim. Soluğum tutuldu o zaman. Üç gün ağzıma lokma koymadım. Tanrı ruhunu bağışlasın, babam: 'Neyin var, ulan?' diye sordu. 'Ben santur öğrenmek istiyorum.' 'Utanmıyor musun ulan? Sen Çingene misin? Çalgı mı çalacaksın?' 'Ben santur öğrenmek istiyorum. 'Vakti gelince evleneyim diye biraz para biriktirmiştim. Görüyorsun ya, çocukluk! Kanım kaynıyordu, bir de bir de o sersemliğimle evlenmek istiyordum! Neyim var, neyim yoksa hepsini verip bir santur satın aldım. Nah işte, şu gördüğün. Santurumu alıp Selanik'e kaçtım. Recep Efendi adında, santur hocası, meraklı bir Türk'ü buldum. Ayaklarına kapandım. 'Ne istiyorsun ulan, Rumoğlu?' diye sordu. 'Ben santur öğrenmek istiyorum!' 'Peki ama, neden ayaklarıma kapanıyorsun?' 'Sana verecek param yok da ondan!' 'Santura çok mu meraklısın?' 'Çok meraklıyım!' 'Peki ulan, otur, ben para falan istemem.' Bir yıl yanında kaldım. Öğrendim. Tanrı kemiklerini aziz etsin, şimdi ölmüştür. Tanrı, cennete soksun Recep Efendi'yi! Santuru öğrendiğimden beri başka adam oldum.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.