465 syf.
8/10 puan verdi
Aslında okumadan önce çevremden kitapla ilgili bir kaç olumsuz eleştiri almıştım. Yine de, tarzını bildiğim ve sevdiğim Pamuk'un bu kitabını da seveceğime olan inancım ve ayrıca Pamuk'un böyle uzun bir aşk romanını nasıl kotardığını merak ettiğim için kitabı okudum. Hadi itiraf edeyim, bir de belki sanki okumazsam en sevdiğim yazarlardan biri olan Orhan Pamuk'a sadakatsizlik yapmış olacağım gibi bir şeyler hissetmiş de olabilirim :) İyi ki de okumuşum. Karakterler yerli yerinde, kurgu gayet başarılı (esasında yalın bir aşk hikayesinden bahsediyoruz), üslup --her zamanki gibi-- harika. Yalnız ben sanırım kitabın en çok yavaşlığını sevdim. Öyle karmaşık ilişkiler ve entrikalarla dolu falan değil; yalın, pürüzsüz akan bir aşk hikayesi bu ve sanırım kitapta beni yakalayan en önemli unsur da bu oldu. Okumayı düşünenlere, kitabı sakin bir dönemlerinde okumalarını öneririm. Koşturmacanın normalleştiği günümüzde, bu yavaşlık başlı başına bir keyif haline geliyor sanırım :) Anlatım tarzı olarak klasik bir Pamuk romanı olduğunu söyleyebilirim. Ben zaten Pamuk'un kelimeleri ustalıklı kullanışını, betimlemelerini hep sevmişimdir (bu konuda bende Yaşar Kemal'le ikisinin yeri ayrıdır). Dört yıldız verdim, belki --590 sayfa olan bu-- romanı biraz daha kısa tutabilirdi ve böylece bazı konular daha rafine olabilirdi diye. Bir de son olarak paylaşmadan geçemeyeceğim, kitaptaki "Bazan" bölümü beni benden aldı doğrusu. Şapka çıkarılacak, müthiş bir ustalık!!
Masumiyet Müzesi
Masumiyet MüzesiOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202247 okunma
724 syf.
10/10 puan verdi
Güncelleme(20.07.2022): İnsanın dünyaya, özellikle kendine yabancılaşmasını ve anlaşılamamanın götürdüğü noktayı gösteren bir kitap diyebilirim. Güçlü bir mizah yönü olan Atay, Canım insanlar diyor hep. Biraz karamsarlık, biraz acı, çokça güldürü, tahlil ve yaşayan ölülerden oluşan karakterler. Tüm eserlerinde bunlardan bahsetmiyor mu? Konusu bu
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202062,4bin okunma
Reklam
264 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Öncelikle neden bu kadar çok distopya yazılmaya başlandı? Sanırım dünyayı mahvettiğimize olan inancımız sandığımdan da fazla. Kurucunun Kızı ile karşılaştırınca Devrimin Kızı bende 1-2 tık aşağıda kaldı. İlk kitap kadar etkilendiğimi söyleyemem; fakat elimden bırakamadığımı ve heyecanın hiç azalmadığını, “şu bölümü de bitiriym ders çalışcam” diyip neredeyse sabahı getirdiğimi söyleyebilirim. Bazı alıntıları spoiler vermemek için buraya yazmadım fakat kırmızı post-itlerim bitti bu kitap yüzünden :/ İçerik olarak baktığımızda bu seride distopik ögeler genel olarak arka planda. Daha çok dostluk, aşk, kendin olmak gibi konular üzerine yoğunlaşıyor. Ha bir de bu “kendin olmak” konusu çok işleniyor. Galiba artık kendi kararlarımızı veremediğimiz bir nevi distopya yaşıyoruz. Kararları bizim yerimize diziler, filmler, reklamlar, popüler kültür ve siyasiler veriyor. Biz sadece “ee bu da bitti şimdi ne popüler olacak” diye bir bekleyiş içerisindeyiz. Ailelerimizi, dostlarımızı ya da her kime değer veriyorsak, söyledikleri her şeyi kabullenip içselleştirmeden sevebilmeliyiz belki de. Kitabın sonu benim için tahmin edilebilirdi. Fakat tahmin etmeme rağmen yine de zaman zaman kanım dondu diyebilirim. Genel olarak sevdiğim, ama dilinin önceki kitaba göre biraz daha basit kaldığını düşündüğüm bir kitap oldu. Her şeye rağmen Bishop’u bir daha okuyamayacak olmak kötü :( hepsi ve daha fazlası için: biposetkitap.blogspot.com.tr/2015/12/devrimi...
Devrimin Kızı
Devrimin KızıAmy Engel · Yabancı Yayınları · 20152,385 okunma
77 syf.
6/10 puan verdi
İnsanın algısının nasıl oluştuğuna ,maddenin ya da kitaptaki ismiyle 'şeylerin' asıl varlığının ne şekilde oluştuğu , görünenin mi yoksa zihinde oluşan algının mı şeylere varlık kazandırdığını sorgulayan bir kitap. Daha doğrusu konuşmalar bütünü demeliyim. Bana dili , teknik terimlerle inanılmaz şekilde boğulmuş geldi. Yani kafamda biraz daha insan algısının farklı yönleri gösterilir gibi bir fikir vardı. Biraz daha bakış açılarını sorgular diye düşünüyordum. Ancak kitap direk algıyı sorgulamış . Bu da onu ,sıradan bir okurdan ziyade , psikoloji belki biraz felsefe öğrencisi ya da bu alanda bilgi sahibi, deneyimli insanlar tarafından okunmasının daha uygun olacağı bir hale getirmiş. Bunların radyo konuşması olması da bana şaşırtıcı geldi. Benim okurken takıldığım bir metni , birileri dinleyerek 1948 'de çok güzel anladı ise sanırım bende bir acayiplik var. Kendi adıma bu konuşmaları dinleyenlerden biri olmadığım için sevindiğimi söyleyebilirim. Çünkü dinlesem de büyük ihtimal % 95'ini anlayamayacaktım ve bana çile olacaktı. Okurken bile yazar burada bir şey demeye çalışmış mı acaba diye dediğim çok yer oldu. Pek bana göre değildi, sevenine iyi okumalar.
Algılanan Dünya
Algılanan DünyaMaurice Merleau-Ponty · Metis Yayıncılık · 2006318 okunma
208 syf.
6/10 puan verdi
Ateş Yolu'nu çok önceden askerdeyken okumuştum. İşin doğrusu biraz da askerlik ortamının kısıtlı ortamından dolayı Stephen King ismine güvenerek doğru düzgün konusuna dahi bakmadan almıştım kitabı. Stephen King her ne kadar korku türü ile özdeşleşmişse de aslında başka türde de kitapları varmış ve o zaman o kadar takip etmediğim için bunu bilmiyordum. Belki de bende yarattığı hayal kırıklığı etkisi korku çıkmamasından dolayı oldu. Aklımda kaldığı kadarıyla 6 puan verdim ama sonra bir ara tekrardan okuyabilirim sanırım. Aklımda kalanlarla inceleme yapıp puan vermek de ne kadar doğru oldu bilmiyorum ama yapmış olduk artık :)
Ateş Yolu
Ateş YoluStephen King · Altın Kitaplar · 2000364 okunma
8. Hikaye Tamamlama Etkinliği
Hikayemiz bu ileti altından yürütülecektir. Katılımcı sırası ve yorumlar için: #11646309
NigRa
NigRa
Saat gece yarısını çoktan geçmiş "yarım" diye belirtilen 12.30'u göstermekteydi. Akreple yelkovan iki ayrı uçtaydı, kavuşamayan iki aşık gibi diye düşündü. Sonra aklı yine yarım kavramına kaydı. 24'ün yarısı 12
Reklam
518 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.