"Geliniz, dinleyiniz, bekleyiniz!..
İbret alınız!..
Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur...
Olacak neyse olur.
Yağmur yağar, otlar biter; çocuklar doğar, annelerinin ve babalarının yerini alır. Derken hepsi silinip gider.
Olayların ardı arkası kesilmez. Hepsi birbirini kovalar.
Kulak tutunuz, dikkat kesiliniz; gökte haber, yerde ibret
Senin onlardan eksik olan her şeyin
Bilsen bana dünyalar bağışlıyor
Kur'an'a geçen çocuk gibi sevinçli
Yaz giriyor araya, öperek ilerliyor.
Olsaydım unutkan, olmasaydım minnettar
Titremeseydi bu gökyüzü üstüme
Kır çiçekleri, mevsimlik işçileri dünyanın
Gibi yüzseydim yokluk içinde.
Böyle diyorum. Geçmiş gelecek şu bu
Bir taş nasıl zaman geçirir,
Böyle bize ne yaptın? Sana RAB'BİN "Bilme" dediğini bildin, hayatının zahmet ve eziyetini çoğalttın, günlerini saatlerini azalttın. Günah kapında pusuya yattı ve ağzını açıp seni yuttu. Sonun "Yanmak" ve "Ateş" olacak. Ey kardeşim, seni nasıl kurtarayım? O adam seninle yattı, fakat senin kocan değildir. Bir çocuk doğurdun, o çocuk senin değildir, sana "Anam" diyemeyecek, ismini tanımayacak, bu toprak üstünde gizli kalacak, yeryüzünde serseri ve kaçak olacaktır. Şimdi ben ne yapayım? Kız kardeşime bir fahişe gözü ile mi bakayım?
aşksız ve paramparçaydı yaşam
bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
aşk demişti yaşamın bütün ustaları