Yine yerinden yurgundan koparılışı hikayesi ve yine boğazda düğüm bırakan bir kitap Sergüzeşt.
Hissettiklerimi nasıl ifade edeyim kestiremiyorum. Daha önce de okumuştum kitabı ve her okuyuşumda aynı duyguları daha arttırarak hissettiriyor ve bu ağırlıkta yüreği eziliyor insanın. Yazılan her kitapta bir gerçeklik olduğunu düşünüyorum, elbette
Kuantum kromodinamiğine göre, güçlü kuvvetin kökleri kuantum mekaniğinin belirsizlik ilkesinde yatmaktadır. Bu ilke ölçülebilen her şeyin aslında kesin olarak tanımlanmış bir değeri olmadığını söyler. Bu ilke boş uzay için bile geçerlidir: Boş uzayın kesin olarak sıfır enerjisi olamaz. Sonuçta boş uzayın dalgalanan fakat sonlu miktarda bir enerjisi vardır. Bu dalgalanan enerji, glüon denilen parçacıklar halinde tezahür eder; kuarkları bir arada tutan güçlü kuvveti yaratan da glüonlardır. Bu yüzdendir ki elinizde bir elmas tuttuğunuzda ağırlığını hissedersiniz. Fakat elmasın kütlesi
olarak hissettiğiniz şey aslında, her karbon atomunun protonlarını ve nötronlarını oluşturan kuarkların ağırlığını yaratan, değişen, dalgalanan enerji alanıdır. Bir anlamda o elmas, nesnelerin en katısı, nihayetinde kalıcı bir varlığa sahip değildir. Elinizde dururken olup biten tek şey, bir enerji
dalgalanmaları sürekliliğinin katılık olarak tezahür etmesidir.
Bu kitabı da okuyarak Puşkin maratonunu tamamlamış bulunmaktayım. Puşkin'i bu kitapla tanımıştım ve dönüp dolaşıp bu kitaba geri döndüm. Aslında ne kadar incelemeyi ve not tutmayı sevsem de kısa eserler daima ilgimi daha çok çekmiştir, çünkü dikkat dağınıklığı ile uğraşıyorum ve bir süre sonra 700-800 sayfalık eserlerdeki olayları karıştırır hale