DOKUZUNCU BÖLÜM Cengiz Han Ava Gidiyor İki Orhon, Hazar denizinin batısında uzanan yöreyi geçerlerken Han'ın iki oğlu da bugün Aral ismiyle bilinen diğer bir iç denize doğru yöneliyorlardı. Bunların görevi Şah’a ilişkin bilgi toplamak ve onun geri çekilme hattının önüne geçmekti. Şah'ın mezara gömüldüğünü öğrenince, kireç stepleri
“Sessiz duvarlardan şimdi hiç bir kuş sesi gelmiyor. Yalnız uzun gecenin ölü hayaletleri dolaşan karanlıkları içinde rüzgar uğulduyor. Solgun bir ay yağan karın üstünde titriyor. Seddin çukurları donmuş, oralarda sakallan buzdan katılaşmış cesetler ve kan pıhtıları var. Bütün oklar kullanılmış, yayların kirişleri parçalanmış .. İşte düşman
Reklam
Katay’da askeri tabiye bir sanat olmuştu. Alayların ve savaş arabalarının Asya çöllerinde manevra yaptıkları ve başkumandanın rahatsız olmadan düşünmesi için kendisine mabet kurulduğu zamandan kalma bir sanat olmuştu. Savaş Tanrısı Kvant’ın rahipleri eksik değildi. Katay’ın kuvveti, iyi eğitim görmüş kütlelerinin terbiye ve düzeni ile kalabalık bir insan mahşerinin toplandığı depodan ileri geliyordu. Zayıf tarafına gelince, Kataylı bir general on yedi asır önce, hiç de hayra işaret olmayan şu satırları yazmıştı: “Bir hükümdar, hangi durum karşısında ve hangi şartlar içinde bulunduğunu bilmediği ordusunu bir krallık gibi idareye kalkarsa, ordunun mahvına sebep olabilir. Bu, ordunun ayağına kement vurmağa benzer. Asker bunu hissettiği dakikada orduda nifak başlamış demektir. Ordu bir kere nifaka düşüp de, artık güvenlik kalmadı mı, anarşi yürür ve savaşta yenilgi kaçınılmazdır. ” Kataylıların zayıf yönü, imparatorun Yec-King’de kalarak, ordusunun kumandasını generallerine bırakmasındaydı. Oysa göçebelerin kuweti, bizzat ordusunu idare eden hanlarının askeri dehalanndaydı. Cengiz Han’ın durumu, İtalya’daki Hanibal’e çok benzer. Onun da asker sayısı sınırlıydı. Cengiz Han, kesin bir yenilginin bütün göçebeleri pekala çölden atabileceğini de biliyordu. Bu yüzden şüpheli bir zaferin de faydası yoktu. Fazla kayba uğranmadan, kesin bir galibiyet şarttı. Bu sebeple Cengiz’e, askeri tekniklerde usta kumandanların idare ettikleri ordulara karşı, bölüklerinin manevrasını isabetle yaptırmaktan başka kurtuluş çaresi kalmıyordu.
İki kutba ayrılan Avrupa’da tüm hesapların düğümlendiği Os- manlı Devleti, bütün arayışlarına rağmen yerini bulamamıştı. He­men her devletin kendi özel gerekçeleri, kutuplaşma şartlarını nere­deyse olgunlaştırmıştı. Bu gergin hava içerisinde, tarafları harekete geçirecek kıvılcımlar gelmekte gecikmedi. Bunlardan ilki, 1905- 19O6’da Almanya’nın
Hasan Hüseyin Korkmazgil’in bir yazısı.
Sakallı Celal bireyci miydi? Hayır! Güçsüz müydü? Hayır! O gerçekten aydın, güçlü, mutlu, seven, ileriyi gören insandı. Fakat içinde yaşadığı toplum düzeni ona yararlı olma fırsatı vermedi. Zaten bu toplum, aydınları, ileriyi görenleri, erken doğmuşları yiyerek geliştiği içindir ki ilerleme kaplumbağa hızına eşit olmaktadır. Bu düzensiz toplumda mert insanın, iyi insanın, aydın insanın manevra alanı çok dardır. Sakallı Celâl gericilikle savaşta yalnız bırakıldığını anladığı andan itibaren kendi kabuğuna çekilmiş; kimseye boyun eğmeden, inançlarından vazgeçmeden, dilediği gibi yararlı olamamanın büyük acısını çekerek yaşamış ve ölmüştür. Tarih, tek başına kavganın topluma, insanlığa pek bir şey kazandırmadığını açıkça göstermektedir. Aydınlar birleşmedikçe, birlik olmadıkça, çalışan kitlenin desteğini sağlamadıkça kurtuluş çok gecikecek. Kim bilir, daha nice Sakallı Celâl'ler kendi kabuklarına çekilip aydın kişi olmanın çilesini çekeceklerdir...
Sayfa 40 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Bir topçu tayfası; Moskof batıyor, moskof batıyor! Şimdi yine kurtarma madalyası kazanacağız” diye bağırıyordu. Bugün pek yok ama, savaşta doğal olan bir İnsanî görev kurtarma adettendi. Projektörler tekrar diğer düşman gemisine yöneldiğinde, beklenilmedik bir şekilde filonun diğer takımı gecenin karanlığında ortaya çıkmıştı. Bu durum da düşünülmez, akıl yürütülmezdi. Düşmanın büyük bir kısmına karşı tek başına mı? Dört yüz elli kişinin hayatı üzerine de oynanamazdı. Bu Ruslara teslim olmak demekti. Göz göre göre kendi sonunu hazırlamaktı. Midilli ani bir manevra ve yirmi mil hızla Sebastopol’a doğru uzaklaşmıştı.
Reklam
105 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.