“Yalnız olduğum için yanılıyordum. Yanılınca da eninde sonunda hep dayak yiyordum. Önceleri kimse beni dövmezdi. Ama sonra her şeyi öğrendiler ve zamanlarını, benim bir şeytan, bir baş belası, lanet olasıca bir sokak kedisi olduğumu söyleyerek geçirmeye koyuldular. Buna aldırdığım yoktu. Sokakta olmasam bile şarkı söylemeye başlardım. Şarkı söylemek güzel şey.”
“Bir yanda parçalanmış teknem durur,
Sert tütünüyle gün bir yanda. Kara yakındı önce, hem çok yakındı,
Elimi uzatsam tutardı ama yalnızlıktır denizin tek yasası,
Bütün ölüler unutulur, yaşayanlar kalır tek başlarına.”
“Önce hastalığı, ardından tedavisini buldular.
Önce düşmanlığı yarattılar, ardından kardeşliğin ve insani değerlerin iyi birer savunucusu oldular.
Suç, beraberinde adaleti ve yasaları getirdi; adalet ise, giyotini!”
“Evet, üzüntü ifade eden bir şeyler söylemeliydim ama duyguları öğrensem bile, dozunu ayarlamayı bilmiyordum henüz. Yani beynim biliyordu ama kalbim bilmiyordu. Zaten o zavallı, yorgun pompa ne bilebilir ki!”
“Niye hiçbir sokağın, caddenin, meydanın, köyün adı aynı kalmıyor, sürekli değişiyordu acaba? Tarihten kaçmak için mi? Her şeye sıfırdan başlamak için mi?”