Karşımdaki pencere ardına kadar açıktı. Dışarıdaki çiçekçilerin gülüşmeleri kulağıma kadar geliyordu ve pencerenin kenarında küçük, tatlı, sarı renkli bir çiçek, gün ışığına doymuş bir halde, duvardaki çatlağın içinde rüzgarla oynaşıyordu.
Bir zamanlar sevdiğim burnun üzerinde, yıkılmış tapınağın ıslak sütunları arasında, döşeme taşları ve mozaikler üzerinde hala ayak seslerini işittiğim ama artık hiçbir zaman yetişemeyeceğim birinin arkasından yürüyormuşum gibime geliyordu.
Böylece, pis bir gecede, Nerval iki kez astı kendini, önce mutsuzluk içinde bulunan kendisi için, sonra da söylencesi, kimilerinin yaşamasına yardım eden söylencesi için.