Göreceksiniz bu yüzyıldan geriye sadece üç aşk kalacak. Ben, padişahımız Kanuni ve Fuzuli."
"Çok iddialı konuşuyorsun Sinan Usta."
"Aşkın büyüklüğünü göstereceğim insanlara. Aşk ki sonunda yolunu Allah'a çevirir insanın. O kudretin de 'bir ol' demesi yeter. Kaldı ki ben âciz kulun böylesi iddialı konuşması da ondandır."
"Aşkın yaktığı can, acısını döker ellerine. Acı dökülen el ise yıkılan kalbi onarmak için inşa eder her şeyi. Sevgiliye sıkıntılarını anlatamamanın ona ulaşamamanın verdiği elem, doğurur bunca sanatı. Bilmez değilsiniz ya paşam!"
Lütfi Paşa ile baş başa kaldılar.
Paşa, "Senin gibi bir dehanın aşk elinde eriyip gitmesi beni üzüyor,"dedi.
"Aşk, olmazsa sanır mısınız ki bunca şiirler söylensin, camiler yapılsın. Aşk, şairlerin ve ince ruhlu insanların sermayedir. Sermaye olmazsa ne bir mısra dökülür ortaya ne de gün ışığının altında aydınlanan camiler."
Sinan'ın sessizliği karşısında paşa,"Ay ve yıldızlar geceleri uyuyamayan insanlara sadece ilham verir. Âşıkların ise acısını dindirir. Gece karanlığıyla aslında insanın kendine itiraf edemediklerini aydınlığa çıkarır. Unutma ki yıldız ve ay, ay ve yıldızdır; bizse onların karşısında sadece insan. Bizlere düşen onları uzakta da olsalar izlemektir." dedi.
Yedi güzel adam
Biri bir gün bir dağ gördü
Gereğini belledi.
Ki o dağ
Ağaçsız ve yalnız
Gökle alıp veriyordu.
Rüzgârla ürperir gibi olurdu
Beygirin derisi nasıl ürperirse boydan boya
Dokununca.
Yılanla akreple kertenkele
Tavşan keklik kurtla
Onlarla
Hayvanlara kımıldanırdı
Cahit Zarifoğlu
( 7 Haziran Ölüm yıldönümü(Allah rahmet eylesin))
Bu buruşuk yüzlü ve her sene budanmaktan şeklini kaybetmiş eğri büğrü ağaçlar,uzun bir hikâyeyi anlatan garip şekilli harfler gibiydi ve her halde Yusuf bunların dilinden anlıyordu.
Soğuk Sisli Dağların ardına,
Derin zindanlara,eski mağaralara,
Şafak sökmeden ilerlemeliyiz
Büyülü altınlarımızı almaya
Güçlü efsunlar yaptı eskilerin cüceleri
Çekiçler vururken ziller,çanlar gibi
Karanlık şeylerin uyuduğu derin yerlerde
Ve oydukları salonlarda, yerin altındaki
Eski krala ve elf efendisine
Işıklar saçan büyükçe bir define
Şekillendirerek dövdüler ve ışığı yakaladılar
İşlemek için Kılıç'ın kabzasındaki mücevhere
...
"Peki, insanlar nerde?"dedi küçük prens.
"İnsan çölde kendini çok yalnız hissediyor."
"İnsanların içinde de öyle hissedersin"dedi yılan."Arada pek fark yoktur."
İnsanoğlunun bedeni muazzam bir şehre benzer. Onun âzaları,parmakları.O şehrin sanat erbabıdır. Şehvet, maliye müdürü, gazap subaşısı ( emniyet müdürü) dır. Şehrin padişahı kalp, veziri akıldır.....
- Düşünün
Dağların sivri döşlü bir ceylan
Ormanın kara bahtlardan korkan
(Vururken korkulsun vurulanın bahtından
Bağrına öfkeli yürekler
Şehre yürüme devleri toplayan
(Dağlara gitmeli ağaçlara mağaralara ne zaman)
Düşünün yaylaları ağız'ları dürüst çiçekleri
Kırların hünerli hayvanlarını
insanı hür yatırıp hür kaldıran buğday hakikatını
-Düşünün zekânın doluluğunu-bir emanet olduğunu
-Kullanın çocukluğunuzu
Bombalığını
Cephane damlarını
Diri bendenlerdeki kadınlığı
Erkekliğin altın çağını
Ki ölüm bir doku konuğu
Gibi durmadan geldikçe ve göründükçe