Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Serap
Serap
@serap_kitaplar
773 okur puanı
Eylül 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
#kitapyorumu
Ukrayna'dan Pr. Dr. Katya Şevçuk Konya'daki uluslararası "Buğday Sorunları" Konferansına gelir. Daha önce de toplantıya gelmiştir ve keçisi Marta yı Şükriye teyzeye bırakmıştır. Şükriye teyzeyle Marta arasındaki bağı görünce onu ülkesine götürmekten vazgeçer ve hediye etmek ister. Fakat bunu Şükriye teyze kabul etmem deyip boyundaki aile yadigarı kolyeyi Katya 'ya verir. Meğer Şükriye teyze Horasan'dan gelme bir prenses soyundanmış ve kolye çok değerliymiş . Ne yazık ki bunu öğrenmeden vefat eder. Q bankası müdürü resim yapmayı çok seviyor ve Katya Şevçuk un boynundaki kolye ile resmini yapar. YAKUT KOLYELİ KONTES tablosu ünlenir. Ve böylece kolyeyi fak edip satın almak isteyen mücevher satıcıları çoğalır. İlk önce satmak istemese de çok paraya dayanamaz satar. Bir gün rüyasında Şükriye teyzeyi görür ve Türkiye'ye gelir. Karakılçık Tarım Lisesi ne uzanan bu hikâyeyi mutlaka okuyun ve okutun.
Öyle bir Lise yaparlar ki sınav yoktur. 7 kişilik derslikler de öğrencilere buğdayın genetiği, gluten ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Ayrıca çocukların kitap okuması isteniyor. Yıl sonunda ise bu kitapların özetlerini öğretmenlerine sunuyorlar. Köy Enstitüleri ne kadar önemliymiş bir kez daha anlıyoruz. Bu arada o bölgede yaşayan insanların yaşantılarından da bahsediliyor, Vıddırıvızdık ne demek ve kim kime böyle söylüyor?. Merak ettiyseniz ve daha fazlasını bu değerli kitapta mutlaka okuyunuz ve okutunuz
#kitapyorumu
Kitap Anadolu köylerinden biri olan Gürün'de muhtarın öldürülmesi ile başlıyor. Cinayet soruşturması, suçlunun kaçıp kimlik değiştirmesi o yılların ayrıntıları ile mizahi bir biçimde anlatılıyor. Yazar Anadolu insanının karakteristik özellikleri ve yaşantıları hakkında ayrıntılı anlatıyor. Iraz ana,oğulları, torunları, Kır Senem'in İzmir'li Safiye olması , tren yolculukları , kardeş kıskançlığı ve sevgisi ve çok ilginç olaylar Cumhuriyet yıllarına paralel ilerliyor. Eski bir Yeşilçam filmi gibi gözümde canlandı.
Masalımsı Anadolu hikâyeleri okumayı sevenler Ali Bey'in kitaplarını okumalı. Çünkü gözlem, deneyim ve araştırma sonucunda böyle eserler ortaya çıktığını anlayabiliyoruz. Akıcı ve sade bir dille yazılmış. Kısa sürede elinizden bırakmadan rahatlıkla okuyabilirsiniz .
#kitapyorumu ;
Robinson ve Güneş internet üzerinden tanışırlar. Mental olarak çok iyi anlaşırlar. Tevekkül konusu hakkında Güneş çok inançlı biridir. Video ve fotoğraflarından da fiziksel bir çekim oluşur aralarında. Arkadaşlıkları ilerlerken Robinson buluşmak ister. Güneş babası ölümcül bir hastalığa yakalanmış ve tedavisi imkansız son günlerini yaşamaktadır. Babası vefat eder ve bu arada Robinson ile konuşmaları devam etmektedir.Robinson yanına gelmek istese de hazır değilim der Güneş. Nihayet artık buluşmaya karar verir ve Robinson'un dağ evine gider. Aşk dolu bir buluşma gerçekleşir. Sonrası ise kesinlikle çok çarpıcı olaylar silsilesi. Ben böyle bir son beklemiyordum gerçekten şok oldum.
"Allah dağına göre kar verir" sözü geldi aklıma,çok beğenirim ve hepimiz sınavdayız bu dünyada. Tevekkül ediyorum diyoruz başımıza geleceklerden haberimiz olmadan , inancımız daim olsun. Ve lütfen kimseyi gerçekten tanımadan güvenmeyin diyorum ve susuyorum
Okur Takip Önerileri
#kitapyorumu
Ünlü bir iş adamı Önder'in karısı Melike öldürülür. Polis memuru Kırat göreve çağrılır. Asıl adı Tarık olan polis memuru tersten okunuşla Kırat olarak bilinmektedir. Soruşturma başlayınca işin içinden işler çıkar. Cinayetler zinciri devam eder. Bütün suçu Kırat'a yıkmaktır asıl dertleri ve görevden alınır. Gangaster Daş ile yolları kesişir ve birlikte olayı çözerken başlarına gelmeyen kalmaz. Dr.Haman ve yaptığı kan donduran deneyleri, cinayetlerle bağlantıları sürükleyici bir şekilde anlatıyor. Sıradışı bir kurgu ile her karakterin dünyasını ayrı ayrı okuyoruz ve fiziki dünya ile metafiziki dünyanın içinde var olmanın farkındalığını keşfediyoruz.
Çok önerilen bu kitabı faklı kurgusuyla beğeneceğinizi umuyorum ve öneriyorum. @_erolyalcin_ ın kalemi daim olsun. Diğer kitaplarını da okumak isterim.
#kitapyorumu
Saçından tırnağına bir kadının şiir güncesi...
Ayrılık acısını bir de bana sor demiş şairimiz. Aşk zaten iki bilinmeyenli denklem olduğu yetmiyormuş gibi bir de ayrılık olunca kelimeler dizelere dökülüyor. Yüreğinden taşan samimi duygularla yazılmış, her satırda duygusal anlarını paylaşan bir kadın şair. Bir de kadın gözüyle okuyun aşkı neler hissedeceksiniz
Sevgili kitap dostlarım;
Ahmet Ümit 'in diğer kitaplarından farklı, tarihin taş tabletlerinden, Hititler'den kalma bir yasak aşk hikâyesi #ninattanınbileziği ile merhabalar diyorum sizlere. Bu kitabı alalı bir yıldan fazla oldu, toplu Ahmet Ümit kitapları alışverişi sırasında almıştım. Fakat okumak için keşke bu kadar beklemeseymişim dedim, 1 saatte elimden bırakmadan okudum, tarzıma uygun çok sevdim. Şiirsel bir anlatımla 12 bölüm ( 12 tablet ) den oluşuyor.Baş kadın karakter Ninatta'nın ağzından geleceğe yazılmış ağıt mektuplar, kimbilir sonsuz aşkına kavuşturacak yabancı bizlerden biridir, sozsuza kadar yaşayacağımız ruhlar için umut hep vardır Hititler in başkenti Hattuşa yaşanan yasak aşk hikâyesi .Kitapta o yıllarda yaşanan Kadeş Savaşı' ndan da bahsediliyor. Çok tanrılı dönemde insanların inanışları, ibadetleri ve yaşadıkları olayı ceza olarak görmeleri, büyücülere inanılması o döneme ait vurgular var.
#kitapkonusu ;
Ninatta soylu bir ailenin kızıdır. Babasının hem arkadaşı, hem de ordularının başında olan Nuvanza 'ya genç kızlığından itibaren bitmek bilmeyen bir sonsuz aşkla ilk görüşte aşık olur.Fakat Nuvanza evlidir, ve bir çocuğu olmak üzeredir. Ninatta kendine bir türlü engel olamaz ve aslında aşkının karşılığı olduğunu anlar, beraber olurlar. Acı dolu günler onları beklemektedir. Ve bunu tanrıların cezası olarak görürler.
Neler yaşadılar?
Cezaları ne zaman bitecek ve bunu onlara kim söyledi ?
Devamı kitapta , tavsiye ediyorum keyifle okuyunuz
Çok keyifle okuduğum bir #polisiyeroman , evet yanlış okumadınız aslında #aşk kitabı gibi duruyor ilk bakışta , psikoloji ile de harmanlanmış bir roman. İçinde elbette aşk var , hayatın anlamı
#kitapkonusu ise şöyle ki ;
Karakterlerin anlatımları ile ilerliyor bölüm bölüm , bu da kitaba ayrı bir hava katmış.
Ana karakterimiz Yaz genç bir psikolog, Turan küçük yaşta trafik kazasında kardeşini kaybetmiş Yaz'ın hastası genç, David Amerikalı bir iş adamı, Yaz ile üniversiteden tanışıyorlar ve ilişkileri oluyor geçmişte. Ferid Özüder de bir polis memuru,Yaz'ın komşusu.
Turan'ın ona olan ilgisini fark eden Yaz 5 yıldır devam ettikleri terapiyi sonlandırır fakat o da Turan'a aşık olmuş bu durumu kabullenmekte zorlanmıştır. Turan iki yıl sonra karşısına çıkana kadar. Aslında Turan onu izlemeyi hiç bırakmamıştır. David Amerika'ya gitmeden önce Yaz'a evlenme teklifi etmiş ama Yaz ülkesini terk etmek istememiştir. 2 yıl sonra o da tekrar gelir ama dürüst biri değildir, Yaz'ı sosyal hizmetlerde çalışan Meral ile aldatıyordur ve Turan bu durumu öğrenir hazmedemez.Ferdi Özüder de sabah koşullarında Yaz'ı görüp, içten içe hayranlık ,hatta aşk beslemektedir.
Meral öldürülür ve Yaz'ların çiftlik evine bırakılır cesedi. Polis soruşturması başlar.
Meral'i kim öldürdü?
Meral ile Yaz arasında bağlantı sadece David mi ?
Katilin kim olduğunu anlamak çok zor , kitabı okuyup öğrenin. Bu tür kitaplar okumayı sevenler elinden bırakmadan bir solukta okuyacaktır eminim benim gibi. Sonunda sürpriz var Kesinlikle tavsiye ediyorum,çok iyi kurgulanmış.
Sevgili kitap dostlarım; bu okuduğum 7. Ahmet Ümit kitabı ve artık Başkomiser Nevzat'ı, yardımcısı Ali'yi ve kriminolog Zeynep'i çok iyi tanıyorum. O kadar çok gerçekçi karakterler oldular ki yazarımız bu kitabına yazar karakteri olan kendisini kurgulayıp, Başkomiser Nevzat'la tanışıyor.
Kitabın konusu ise; yılbaşı gecesi Tarlabaşı'nda bulunan
Ertuğral,Aram ve Serdar cinayet masada çalışan polis memurlarıdır. Evet yanlış okumadanız ismi Ertuğral amirlerinin.ilk okuduğum da rahatsız etse de yanlış mı yazıldı acaba diye , tekrar ettikçe bu his kayboldu ve zaten kitabın sonlarına doğru neden Ertuğral olduğunu açıkladı. Aram ismini de ben ilk kez duydum Konusu ise her polisiye roman da olduğu gibi aydınlatılması gereken bir cinayet. Baraj kenarında kesik başlı bir erkek cesedi bulunur ve olaylar başlar. Katil kim ?
Kitap oldukça akıcı bir dille yazılmış ve bir gün gibi kısa sürede okunacak kadar sürükleyici. Cinayet şube, çevik kuvvet ve trafik polisleri de arada konuk oldular hikâyete.Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen başarılı buldum bu yönüyle. Ancak takıldığım bir kaç konuyu dile getirmek isterim.
Çok erkek egemen bir hikâye hiç kadın yok. Ertuğral'ın eşi ve kızından başka. Onlar da etkin değil. Mesale yemek akşamı biraz daha ayrıntılı olabilirdi. Bence kadın bir polis olmalıydı. Belki ilerleyen romanlarda dahil olur . Çünkü devamı gelecek gibi , yarım kalan bir hikâye ile bitiyor kitap. Cinayet şube müdürünün küfürlerinden rahatsız oldum. "Aram senin baban kim ?" merak ediyorum ve 2. kitabı bekliyorum
Ütopik tarzda yazılmış bir roman. Bu tarz kitaplar içinde hep gerçek barındırır. Yazarımız bu kitabı "erkek" şiddetine maruz kalmayı reddeden bütün kadınlara adamış. Konusu ülkemizin maalesef ki bir türlü gündeminden düşünmedikleri #kadınaşiddet . Fakat güzel bir çözüm var,Memeli Horoz A.Ş. ben beğendim her mahalleye lazım. Mina, Sevda ve Zehra kitabımızda ki mağdur kadınlar, mail atarak bu şirkete kocalarını şikayet ediyorlar. Kocaları eğitime alınıyor. Evet amaç ve çözüm bu . Sevmeyi bilmeyen erkeklere doğruyu göstermek.Eğer savaşmak isteseydik biz de zarar verirdik kadınlar olarak. Tabiki bir türlü gelemediğimiz ama çoğu ailede olan sözlü, ekonomik v.b. pisikolojik şiddetler var maalesef erkekler bu durun artık yaa . Ayrıca erkek annelerin artık söz de "paşa" yetiştirmeyi ve şaşalı sünnet törenlerini yapmayı bırakmaları şart. Ayrıntılarıyla kitapta okuyabilirsiniz, yazarımızın kalemine sağlık diyorum.
Dostoyevski' nin, "hepimiz Gogol'un Palto'sundan çıktık." dediği hikâye bu, okuyunca anlaşılıyor neden öyle dediği. Çünkü hikâye dönemin Çarlık Rusya'sında yaşayan silik bir memur olan, Akaki Akakiyeviç üzerinden kurgulanmıştır ve çok ses getirmiştir. Gogol o dönemde, Rus halkını aşağılıyor diye eleştiriler almıştır.
#kitapkonusu ;
Ne yazık ki , görülmek istemeyen yoksul halk, Rusya'nın zorlu kışında çok önemli olan o Palto'yu diktirebilmek için para biriktirmek zorundadır. Bu 2 yıl bile sürebiliyormuş bazen.
Tabiki bütün herkes böyle fakir değil , zengin ve orta hallilerde var tıpkı günümüzde olduğu gibi. Eline güç geçince arkadaşını tanımayan sözde makam sahibi , hikâyede önemli kişi diye bahsediliyor . Hikâye fantastik bir sonla bitiyor.
Doğan Cüceloğlu 'nun harika bir eserini tekrar okudum diyorum çünkü ;2007 yılında kendi imzaladığı bir kitaptı,3. Hayatın her alanında rehber olacak nitelikte ve benim için tekrar tam zamanıydı.Sadece sınav öğrencisi olan ebeveynlerin değil, sınav öğrencilerinin de okuyup ailelerine hediye etmesi gerekir diye düşünüyorum.Ayrıca bu dünyada hepimiz sınavdayız ve müthiş öneriler var içinde.
Dedesi şair Mehmet Nâzım Paşa'nın da etkisiyle çok küçük yaşlarda şiir yazmaya heves duyan Nâzım Hikmet, çocukluğunda hangi etkiler altında ilk şiirlerini yazdığını dostu Zekeriya Sertel'e şöyle anlatır : 17 yaşında galiba ilk şiirim basıldı.Yani 'Serviliklerde' ,yani mezarlıkta ağlayan, hayatında sevmiş ölüler üstüne idi. Yahya Kemal düzelmişti birçok yerini. Sonra kızlara tutuldum.Şiir yazdım.Sonra Antant devletleri İstanbul'u işgal etti. Onlara karşı ve Anadolu savaşını tutan şiirler yazdım.Vicdan nedir,namus nedir,falan diye düşündüm, şiirler yazdım.Ama artık dilim temizce idi. Ve hece vezniyle de doğru dürüst kafiyelerle yazmasını da öğrenmiştim." ( Sunuştan alıntıdır.)
Nazım Hikmet gibi büyük bir usta, ustaların ustası ancak kendi sözleriyle ifade edilebilirdi zaten. Seçme şiirlerinin olduğu bir kitaptır.
Başucumda ,yastık altımda , öyle çok değerli bir şairimizdir Nâzım Hikmet
Ne zaman canım şiir okumak isterse başucumdadır.Ah Ahmed Arif ben seni nasıl anlatabilirim ki . Hani öyle ustalar vardır başka ustalar bile anlatmakta zorlanır , işte Ahmed Arif tam da böyle biridir. O yüzden benim ne haddime diyorum ve keyifli okumalar diliyorum. Aşkını hele hiç anlatamam ama inanın , anlarım bu da bana yeter...
Muhteşem bir kitap okudum ,hem de bir solukta Kitaplığımda bekleyen bir kitaptı ve niye bu kadar beklettim okumak için hiç anlayamadım. Ama sorun değil çünkü tekrar tekrar okumak ve okutmak isteyeceğiniz , altının çizilmesi gereken yerlerinin çok olduğu bir başucu kitabı.Yazarımız kısacık bir öyküye , kocaman bir sonsuzluğu sığdırmış ustaca ve bunu martılar üzerinden yapmış.
Üzerine çok konuşabilinir , okumak isteyenlere keyifli okumalar diliyorum
