Herkesin kaçıp sığındığı bir “yeraltı” vardır mutlaka.
Kendi yeraltımı bir düzene oturtmuşum, her şeyi halledebilmişim, her şey tamammış gibi bir de başkalarınınkini kurcalama hevesi geldi bu aralar.
Tercihimi de Dostocuğumdan yana kullandım.
Kalabalıklar içinde yalnız insanların dışa vurumu, bir türlü susturulamayan iç ses, çabalama( en çok da kendiyle), çaresizlik...
Çevrenin baskılamasına maruz kalmadan kendi kendini sindiren bir benlik...
Velhâsıl keyifli bir yolculuktu, tavsiye edilir. ...
”Billur sarayın gerçekte olmamasından bana ne? Arzularımda varsa, daha doğrusu arzularım yaşadıkça o da var olacaksa, gerçekliği neden umrumda olsun ?”
...
”Arzularımı yok edin, bütün ideallerimi silin, bana daha iyi şeyler gösterin, seve seve peşinizden koşarım. Eğer uğraşmaya değmez derseniz, o zaman siz de benden aynı cevabı alırsınız. Ciddi ciddi konuştuğumuz halde bana önem vermek istemiyorsanız öyle olsun, yalvaracak değilim. Nasılsa yeraltım var.”