Müceddidiyye koluna mensup şeyhlerden biri de Molla Murad Nakşibendî k.s. hazretleridir. O, diğer İslâm coğrafyaları gibi henüz izmihlâle uğramamış Osmanlı pâyitahtında çok yönlü bir mutasavvıftır. Âlimdir, kurrâdır, şairdir, mesnevîhandır ve bütün ömrü cemiyet için bir şeyler yapabilme çabasıyla doludur. ... Bu zat hakiki bir ilim aşığıdır. Yaşı kırka yaklaştığı ve şeyh olduğu halde tahsiline devam etmiştir. Otuz altı yaşında iken çeşitli dinî ilimleri Galata Sarayı kütüphane hocası Mehed Esad Efendi'den, kıraat ilmini de Benlizâde Ahmed Efendi'den okuyarak icâzet almıştır.
Böylece Menemen hadisesi, asli gayesi olan dini şahsiyetleri ortadan kaldırmak gayesini, başta Şeyh Esad Efendi bulunmak üzere birçok mübarek hüviyeti hayat defterinden kazımak veya hapislerde süründürmek suretiyle meydana getirmiş oluyor.
Sayfa 163Kitabı okudu
Reklam
ŞEYH ESAD EFENDİ
Yetiş imdada ey Şahı Risalet ruz-u mahşerde, Benim bâr-ı günahım lûtf-u Şah-ı Enbiya ister. Ne âb-ı dideden rahat, ne ah-ı sineden imdad, Benim bâr-ı günahım lûtf-u Şah-ı Enbiya ister. Nola bir kerre şâd olsun cemali bâkemâlinde, Ki kemter bendeniz Esad sana olmak feda ister.
Anlar isen el salla
"Ne mümkin bunca âteşle şehîd-i aşkı gasl etmek, Cesed âteş, kefen âteş, hem âb-i hoş güvar âteş.." Şeyh Esad Efendi
Bundan da anlaşılmaktadır ki; Menemen aslında bütün Türkiye’deki hocalara bir gözdağı vermek maksadıyla sun’î bir sûrette icad edilmiştir. Bunları söyleyen Hocaefendi: “-Allah bir daha o günleri göstermesin.” derdi. Abdurrahman Gürses Hocaefendi’nin anlattığına nazaran Şeyh Es’ad Erbilî Hazretleri bir gün Bursa’daki kükürtlü kaplıcadan çıkmış arabasına binerken etrafındaki müridlerin ihtiramkâr tavırlarını bu kaplıcanın karşısındaki Çelik Palas’ta olan M. Kemal Paşa balkondan müşâhede edince: “- Bu adam kimdir?” diye sormuş. O zaman ilmiye kisvesine dokunulmamıştı. Şapka Kanunu 1925’te kabul edildiği hâlde âlimlerin sarık ve cübbeleri 1932 senesine kadar devam etmiştir. Şeyh Es’ad Efendi sarığı ve cübbesiyle arabaya binerken etrafındaki insanların el pençe durduğunu gören M. Kemal Paşa’nın bu sualine yanındakiler: “-Nakşibendi Şeyhi Erbilli Es’ad Efendi’dir.” deyince O: “- Bu yobazları ortadan kaldıramadık mı?!” diye söylenmiş. Bunları sonradan öğrendiğini söyleyen Abdurrahman hocaefendi hâdisenin mürettep olduğundan ve Menemen’deki hadiseye Es’ad Efendi’yle alâkalandırılmasına bu vak’anın sebep olduğunu söylemişti.
Sayfa 585 - Sebil YayıneviKitabı okudu
GÜZEL TÜRKÇENİN ZENGİNLİĞİ ve ŞİMDİKİ HÂLİMİZ...
İbrahim Sabri Bey, Erbilli Şeyh Esad Efendi'ni gazellerini çok beğenmiş, Efendi'nin Türkçesine hayran olmuş, şöyle konuşmuştu: - "Efendiler, farkındasınızdır. Lisânın zenginliğine bakın! Şu şiirlerdeki zenginliğe bakınız. Bir kere ilim, irfan, bilgi var; his var, heyecan var; hisleri heyecanları yükseltecek, kanatlandırıp arş-ı â'lâya yükseltecek îmân var... Zihinde, gönülde, ruhta, denizler gibi dalgalanan hislerin, düşünce ve tasavvurların, hayâllerin, imkân âlemine çıkıp diğer insanlara intikâlini temin eden, mükemmel bir vasıta, yâni fevkalâde bir lisân var... Şu kelimelere bakın. Şair en küçük bir kelime sıkıntısı çekmiyor. His ve heyecanlarını, neredeyse aynen, bize de hissettirip duyuruyor... Şu güzel Türkçeye bakın, bir de şimdi ne hâle sokulduğuna bakın; yürekler acısı...
Sayfa 139 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Şeyhü'l-İslâm Mustafa Sabri Efendi-, Gerçek Türkçenin Zenginliği, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
43 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.