Carl Vett: Doğu eskileri aynen taklit etmek yerine onların üzerine bir şeyler ekleyip yeni şeyler inşa etmeye çalışsa dünyaya daha iyi hizmet etmiş olurdu. Eski Arap ve Hint edebiyatındaki bolluğu ve zenginliği düşünün. Bu kadim hikmeti tekrar mütalaa etmeyi yüklenecek bir hareket başlatılabilir.
Şeyh Esad efendi: ama (dedi şeyh üzülerek), bu faydalı ve büyük hareketi başlatmak için gerekli üniversitelerimiz, hocalarımız ve mali imkanlarımız yok.
XVII. yüzyıldaki zendeka ve ilhad olayları ise yine aynı şekilde ulema ve tasavvuf çevrelerinde devam ediyor görünmektedir. Artık daha çok Hamzavi adıyla anılacak olan Melami hareketi, Oğlan Şeyh İbrahim ve Sütçü Beşir Ağa tarafından İstanbul'da bu arada Bosna'da yoğunlaşırken, bir yandan da ulema çevreleri muhtelif zendeka ve ilhad olaylarına sahne oluyordu. İstanbul'da Behram Kethüda medresesi müderrisi Nadajlı Sarı Abdurrahman Efendi, ilk olayın kahramanıdır. Bu zatın tıpkı Şeyh Bedrettin gibi alemin sonsuzluğuna inandığı, kıyamet ve haşri inkar ederek bu fikirlerini yaymaya çalıştığı belirtilir. Naima kendisinin 1602 yılında Anadolu Kazaskeri Esad Efendi'nin başkanlık ettiği bir ulema meclisinde yargılanarak idam olunduğunu yazarız.
ben el çektim sefa-yı râhat-ı ârâm-ı cânımdan
safâ âteş, cefâ ateş, firar âteş, karar âteş.
****
ben el çektim gönül sefasından ve can rahatından
sefa ateş, cefa ateş, kaçışım ateş, kalışım ateş.
Yetiş imdâda ey Şâh-ı Risâlet Rûz-i mahşerde
Ki derd-i bî-devâ-yı ma'siyet senden şifâ ister
Ne âb-ı dîdeden râhat ne âh-ı sîneden imdâd
Benim bâr-ı günâhım lutf-i şâh-i enbiyâ ister
Nola bir kerre şâd olsun cemâl-i bâ-kemâlinle
Ki kemter bendeniz Es'ad sana olmak fedâ ister
(Ey peygamberler Şahı! Mahşer gününde imdada yetiş zira günahın deva bulunmaz derdi senden şifa ister.
Beni ne gözyaşlarım rahata ulaştırabilir ne de içimden yükselen ahlar kurtarabilir. Günahımın yükü Peygamberler Şahının lutfunu ister.
Eşsiz güzelliğinle bir kere mutlu olsa ne çıkar, zavallı köleniz Es'ad sana feda olmak ister.)
(ŞEYH ESAD EFENDİ)
Böylece Menemen hadisesi, asli gayesi olan dini şahsiyetleri ortadan kaldırmak gayesini, başta Şeyh Esad Efendi bulunmak üzere birçok mübarek hüviyeti hayat defterinden kazımak veya hapislerde süründürmek suretiyle meydana getirmiş oluyor.
Bundan da anlaşılmaktadır ki; Menemen aslında bütün Türkiye’deki hocalara bir gözdağı vermek maksadıyla sun’î bir sûrette icad edilmiştir.
Bunları söyleyen Hocaefendi:
“-Allah bir daha o günleri göstermesin.” derdi. Abdurrahman Gürses Hocaefendi’nin anlattığına nazaran Şeyh Es’ad Erbilî Hazretleri bir gün Bursa’daki kükürtlü kaplıcadan çıkmış arabasına binerken etrafındaki müridlerin ihtiramkâr tavırlarını bu kaplıcanın karşısındaki Çelik Palas’ta olan M. Kemal Paşa balkondan müşâhede edince:
“- Bu adam kimdir?” diye sormuş.
O zaman ilmiye kisvesine dokunulmamıştı. Şapka Kanunu 1925’te kabul edildiği hâlde âlimlerin sarık ve cübbeleri 1932 senesine kadar devam etmiştir. Şeyh Es’ad Efendi sarığı ve cübbesiyle arabaya binerken etrafındaki insanların el pençe durduğunu gören M. Kemal Paşa’nın bu sualine yanındakiler:
“-Nakşibendi Şeyhi Erbilli Es’ad Efendi’dir.” deyince O:
“- Bu yobazları ortadan kaldıramadık mı?!” diye söylenmiş. Bunları sonradan öğrendiğini söyleyen Abdurrahman hocaefendi hâdisenin mürettep olduğundan ve Menemen’deki hadiseye Es’ad Efendi’yle alâkalandırılmasına bu vak’anın sebep olduğunu söylemişti.
Yetiş imdada ey Şahı Risalet ruz-u mahşerde,
Benim bâr-ı günahım lûtf-u Şah-ı Enbiya ister.
Ne âb-ı dideden rahat, ne ah-ı sineden imdad,
Benim bâr-ı günahım lûtf-u Şah-ı Enbiya ister.
Nola bir kerre şâd olsun cemali bâkemâlinde,
Ki kemter bendeniz Esad sana olmak feda ister.