Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
Gaye i hayat tekamül etmekte saklı
Kur'anı Kerim'de Secde suresi 12.Ayet ve Müminin suresi 99-100 ayetlerin meallerine bakınız. Bu kitabın ilhamı nedir bilmiyorum ama kitabı okuyunca benim aklıma bu ayetler geldi. İş işten gectikten sonra hayiflanmak boşa. Vakit nimettir ve elimizde iyi şeyler varken onlara sukredilir tadı çıkarılır. Elinden geleni yaptıktan sonra başına gelen her işe sabır göstermeli ve tevekkul etmeliyiz. Allah'ın kaderine de razı olmak zorundayiz. Geçmişe yolculuk, yaptığın hatayi tekrar dönüp duzeltebilme ihtimalin kadar imkansiz. Hatalardan dersini al kendini geliştir tövbe et geleceğini düzelt geçmişle uğraşma. Peygamberimiz efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem "Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı" buyurmuşlar. İşte yine demin bahsettiğim gibi geçmişten ders al tövbeni et geleceğini düzelt. Geçmiş düzeltilemez ders alınır. Fitraten de mükemmel günahsız canlılar değiliz gunahlarin hataların yanlışların için geçmişe dönmene gerek yok ama geleceğini düzeltmene gerek var. O hatayı tekrarlama. Tekamül et. İnsan ı Kamil ol. Seyri suluk et yerinde sayma. Zümer 54.ayet kerimenin meali "Rabbinize yönelin. Azap size gelmeden önce O'na teslim olun; sonra yardım görmezsiniz."
Kitabı okumak bence müthiş bir psikoloji istiyor. Okudum ama şahsen hazır değildim sanırım bu kitabı okumaya. Baya bir sarstı ve etkiledi. Ataerkil toplumlarda kadınların ne kadar hor görülmesinden ve ucuzlaştırılmasından bahsediyor. Her ne kadar laik bir toplumuz desek de bence değiliz. Kesinlikle ataerkil bir toplumuz ve kadınlarımıza gereken değeri vermiyoruz. Kitabın ana karakteri Firdevs bir fahişe. Evet evet fahişe. Şuan bu incelemeyi buraya kadar okuyup ay inanmıyorum okuduğu kitaba bak fahişelerle ilgili kitaplar okuyor diyip beni yargılayacak olan çok fazla geri kafalılar da vardır buna eminim. Biz bu tabularımızı yıkmazsak maalesef gelişmiş bir ülke olamayız. Eminim ki ülkemizde bu durumda olmayı isteyip zorla, baskıyla bu duruma sokulan binlerce Firdevs vardır. Onların sesini duyurmak, biraz olsun onları anlamak için bu kitabı okumalıyız.
Gökyüzünün Diğer Tarafı merakta bırakacak şekilde bitmişti. Inshara ve Nimh, gökyüzündeki Alciel’e gitmiş ve ikisinden birinin kraliçeye gittiğini okumuştuk. Dünyanın Sonunda Bir Yer, bu olaylardan iki hafta sonrasıyla başlıyor.
Bir yandan Nimh ve Inshara’nın Alciel’de yüzleşmesini diğer yandan ise aşığıda kalan ve birçok farklı grubun savaşıyla boğuşan North’u okuyoruz
Belki de kitabın diline alıştığım için bilmiyorum ama ilk kitaba göre daha akıcıydı. İlk kitapta olaylara girmem biraz zaman almıştı ama bu sefer hikayeye kapılıp gittim.
Seri fantastik olduğu kadar bilim kurgu da sayılır. Özellikle bu kitapta iki dünyaya ve dünyaların ayrımı sırasında halkların yaptıklarına dair daha fazla şey okuyoruz. Fantastik kitaplarda bu kadar teknoloji ve bilim görmeye alışkın değiliz
Bu tarz serilerde kötülerin karanlık tarafa geçip hızla güçlenmesi, genelde insanların iradelerine hükmetmesi, bununla birlikte iyilerin daha yavaş hareket etmesi, güçlerinden korkması ve güçlerini çok geç, yani cidden çok geç kontrol etmeyi öğrenmesi hep karşımıza çıkıyor. Bu anlamda bu seride de genelde olaylar bu düzlemde ilerledi
Gelelim i North ve Nimh’e. İkisinin arasındaki bağ ilk kitaptan beri çok kuvvetliydi. Özellikle North’un Nimh’e olan inancı, o yokken onun için yaptıkları çok güzeldi Nimh’e ufak bi özgüven eksikliği vardı ama onu da hallettik çok şükür
Seri benim için ortalama başlayıp ikinci kitapla birlikte daha da güzelleşti. Ufaktan saçma gelen veya havada kalan yerler oldu ama hem bilimkurgu hem de fantastik baskın olunca çok da takılmadım açıkçası
...yüreğimi paramparça eden, ciğerimi söken buruk bir S O N....
Merhaba arkadaşlar♡
Aslında konu öğle bir konu ki kitabı bitirdikten sonra uzun uzun düşündüm acaba inceleme yapsam mı yapmasam mı diye... Tüm yüreğimdekileri yazmaya çalışsam o kadar uzun olur ki anlatamam. Çünki kitabı bilenler konunun nasıl günümüze uygun bir konu olduğunu biliyor..
Aslında bu tarz kitaplar okumayı çok severim. Çox
Kitabın her bir sayfası yeni bir bakış açısı kazandırıyor. Biz insanlar robot değiliz,canlıyız. Her gün DNA'mız gelişiyor,güçleniyor,savaşıyor. Hücrelerimiz yenileniyor. Fizyolojik olarak bir şekilde hayattayız ama psikolojimiz,bilincimizin zarar gördüğü durumlarda bu pek mümkün olamıyor. Yani anlayacağınız mental sağlığınız,ruh sağlığınız, psikolojiniz ne kadar iyi olursa hayatın her yerinde maruz kaldığımız mikroorganizmalardan etkilenme olasılığınız azalır. Bağışıklığınız güçlenir. Evet, önlemler almak gerekiyor. Aşılanma olsun, C vitamini takviyesi olsun, mevsimine uygun giyinme olsun, kişisel hijyen olsun bunları yapmamız gerektiğini biliyoruz. He yapıyor muyuz? Orası ayrı bi konu ama önlemler bu kadarla yetmiyor.İnsan, tek bir sistemin korunmasıyla, işlemesiyle hayatta kalamaz. Bu yüzden el hijyenize dikkat ettiğiniz kadar duygu durumunuza, kişisel gelişimine de özen göstermelisiniz. Konudan bağımsız bir konuşma olsa da hazır kış mevsimine yaklaşıyorken salgınların azalması için gerekli önlemleri alın ve aşınızı yaptırın. Toplumsal bağışıklığın sağlanması için en az %95 aşılanma oranı gerekiyor. Kaldı ki geri kalan %5'lik sizin önlem almanız da. Kitap hakkında kısaca şunu söyleyeyim: "Her sayfası yeni bir bakış açısı."
Okuduğunuz için, beğendiğiniz için teşekkür ederim.
Kundakta bir Ankara.
Bu kitabı okurken zihnimde tam olarak ne vardı emin değilim. Öncelikle okuma deneyimimden bahsetmek istiyorum bu sebeple. Benim için oldukça keyifli ve elimde sürünmeyen bir eser oldu. Bizlerden 100 yıl geride kalmış ama bir o kadar da yakın hissettiren bir dönem.
Ankara eskiden nasıl bir yerdi? Bunu madalyonun iki yüzünü gibi sunuyor bize Yakup
Çok ama çok etkilendim . Kitap beni epey sarstı . Altını çizmediğim , not etmediğim bir sayfası olmadı galiba .
En büyük derdimiz kendimiziz işte . Hep bi uğraşma halindeyiz , hep bi arama , bulamama , hayal kırıklığı sonra yeniden motive olma , yeniden arayış ve işte hiç bitmeyen bu döngü .
İçine doğduğumuz bu dünya bir han ise bizlerde birer hancıyız diyor kitap gözlemciyiz yalnızca . Çok kurcalama , duygunu abartma , kutsama ; bastırma da ama yok da sayma . İzin ver , yaşa , geç işte . O kadar da komplike değil kabul et , o kadar da janjanlı değil .
O kadar da önemli değiliz evet ama hiç de sayılmayız . Var bir etkimiz neticede :) Yeryüzüne gelmiş herkesin kalıcı bir etkisi var . Var bir etkin madem bunu başkalarını da gözeterek kullan . İyi ol , sev , sevil ama karşılık beklemeden ,istemeden. Kendiliğinden olsun , su aksın yolunu bulsun .
Ben bunları ve tabi çok daha fazlasını aldım payıma .
Gözümü bile kırpmadan tavsiye ediyorum.
Biz mi alışkanlıkları oluştururuz yoksa onlar mı bizi oluşturur?
Uzun zamandır okumam üzerine tavsiyeler duyduğum ve sonunda elime alabildiğim, aldığımda da büyük bir keyifle okuduğum bir kitap. Evet öncelikle bu klişe sözle giriş yaptığım için üzgünüm…
Her zaman kitaplarda bazı yerlerin altını özenle çizmeyi ve üzerine notlar almaya çalışıp kişiselleştirmeyi sevmişimdir. Bu kitapta bunu gerçekten bolca yaptım
En yakın arkadaşım, canım Zeynep sayesinde kitaplığıma şüphesiz düşünmeden eklediğim bir kitap oldu. Daha önce Küçük Yuvarlak Taşlar’ı okumuş bizim evin bir yanması olduğunu görünce çok etkilenmiştim. Bu kitabı da aynı beklenti içinde alıp yanılmadığı görerek okudum. Bana yine aynı samimiyette, tanıdık geldi. Sanki Handan yanımdan geçerken yüzü parıldayan o kadındı. Selim, Aliye, Selma, teyze kedi Latife hepsini tanıyordum hayatın bir yerlerinden. Hepsini görmüş, yolda geçerken kafa selamı vermiş, başını okşamıştım o kedinin. Böylesine günlük hayatın bir yansıması olan bir öykü kitabı okumak isteyen herkese ilk tavsiyelerim arasındadır. Temiz bir üslup, karakterler çok iyi yansıtılmış ve dahası duygular çok ince işlenmiş. Hiçbir ayrıntı atlanmadan, sakince anlatılmış. Beklentisiz ama derin. Gürültüsüz bir kitaptı. Biraz dinlenmek adına harika bir kaçış yoluydu benim için. Başta Melisa Kesmez, sonrasında Zeynep’e çok teşekkür ederim. Okuyacak olan herkese umarım harika bir yolculuk olur, benim hikayeme benziyor diyebilirsiniz. Başımıza gelen hiçbir sevinç, üzüntü yahut ne olursa olsun yalnız değiliz yaşarken. Evimizin adresleri farklı olsa bile pencere yine biraz nefes alırım umuduyla açılıyormuş. Benzer hayatlarımız ve ortak acılarımız varmış. Bunu bana tekrar hatırlattığı için bu güzel kitabı hep en güzel şekilde saklayacağım. İyi okumalar.
*Spoiler içerebilir
Bir süre bu kitap hakkında inceleme yazıp yazmama arasında gidip geldim ancak şu anda bir inceleme yazma kararı aldım ve bu satırları yazıyorum.
İlk olarak, kitap üç bölümden oluşuyor, Firdevs'in hayat hikâyesi, yazarın belli belirsiz üstün ve meraklıdan şoka ve alçakgönüllüye doğru gelişen kendi anlatısıyla çerçevelenir. Bu kitabı okumakta
Yaşamın Kör Tekerrürü
Neval El Seddavi'nin akıcı dili kitabın kısa sürede okunup bitmesini sağlıyor. Tabi bunda konunun insanda uyandırdığı merak duygusunun ve sayfa sayısının az oluşunun da etkisi var. Ben romanın baş kahramanı Firdevs'in önce zekasının biraz geri olduğunu düşündüm. Yaşadığı birbirine benzer iç karartıcı ve insanın ruhunu ve bedenini derinden yaralayıcı korkunç deneyimler ve her yaşanan deneyimden sonra kendini sokaklara atışında yeniden doğmuş gibi hissedip tekrar tekrar benzer deneyimlere sürüklenmesi bana bunu düşündürdü. Ama gerçek öyle değildi.
Sonra farkında vardığım şu oldu, kadının bu derece geri plana atıldığı, hor görüldüğü, engellendiği, meta olarak kullanıldığı bir toplumda doğup oradan oraya sürüklenerek yaşamış bir kadın gerçek zekasını ne derece ortaya koymuş olabilirdi? Evet burada mesele zeka değildi, malesef her şey kadına dayatılan korkunç yaşam ve ona sormadan yaşatılan rollerin esiri olmasıydı mesele.
Bir kadın olarak kesinlikle insanın feminist duygularını kabartan bir kitap. Bazı cümleler insanı delip geçiyor ve hatta kendi yaşamını ve kendi rollerini sorgulatıyor insana. Ne yazık ki hayat çok acımasız ve bizler bazı şeyleri kökünden değiştirecek güce sahip değiliz. Önce her insanın, sonra her kadının gerçek manada değer göreceği günler diliyorum sadece. Kitap ise sağlam bir psikoloji ile okunmalı çünkü sayfa sayısı az olsa bile hemen her sayfasında acı gerçekleri ve dünyanın her yerinde böyle yaşayan bir sürü insan olduğu farkındalığını insanın yüzüne acımasızca çarpıyor.