Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
1 ya da 0
Daha nereye kadar gidebilirim? Nereye kadar gidilebilir? Gidilebilecek yerin dibini bulmak mümkün mü? Her şeyin mümkün olduğunu söylemek mümkün mü? Ben buradayım. Buraya kadar duruyorum. Dahası yok. Yokluk yok. Hiçbir şey... h-i-ç-b-i-r-ş-e-y. Aşk sözcüğü ancak bu harflerle yazılır. Daha ne diyeyim?.. "O"nun içi boş değil, o sıfıra benzese de sıfır değil...
... Çünkü gelecek, istediğim renklerle boyamak üzere hala benimdi. Özgürce karar vermek, istersem değiştirmek üzere hala benim...
Reklam
Fiyat
Bedenimin fiyatı, maaşımı artırarak ödeyebileceğinizden çok daha yüksektir.
Türk halkı nelere inanmamıştı ki futbolda sekiz sıfır yenilir ve ezilmediğine inanırdı. İhtilallerin memleketin menfaati için yapıldığına inanırdı. Dünyanın sadece Türk olduğu için kendisine düşman olduğuna inanırdı. Hep bir şeylere sonuna kadar inanırdı. Ajda Pekkan da başarılı olacağına inanmıştı
"Nereye gitsem her adımda yalanları görüyor, çevrede gezinen iki yüzlülüğü izliyordum."
"Gerçeğe ulaşmak, artık ölümden korkmamak demektir. Her ikisiyle de yüz yüze gelmek büyük bir cesaret gerektirdiğinden, ölümle gerçek birbirlerine benzer. Ger­çekler de insanı öldürdüğü için, ölüm gibidir. Ben bir insanı öl­dürdüğüm zaman, onu bıçakla değil, gerçekle öldürdüm. Bu yüz­den korkuyorlar; beni yok etmek için bu yüzden acele ediyorlar. Bıçaktan korkmazlar. Onları korkutan gerçeğimdir. Bu korkutucu gerçek bana büyük bir güç veriyor. Beni ölümden, yaşamdan, aç­lıktan, çıplaklıktan ya da yılgınlıktan koruyor. Beni hükümdarlar­la polisin zalimliğinden koruyan da bu korkutucu gerçektir. Yalan sözlerine, yalancı yüzlerine, yalancı gazetelerine rahat­lıkla tükürebiliyorum."
Reklam
"Benden ne­den bu kadar korktuklarını biliyordum. Çirkin gerçekliklerinin maskesini çekip almış, onların gerçek yüzünü ortaya koymuş tek kadındım. İnsan öldürdüğüm için değil —her gün binlerce insan öldürülüyordu— varlığım onları korkuttuğu için beni ölüme mah­kûm etmişlerdi. Yaşadığım sürece güvenlikte olmayacaklarını, onları öldüreceğimi biliyorlardı. Benim yaşamam onların ölmesi, ölümüm onların yaşaması demekti. Onlar yaşamak istiyorlardı. Yaşamak daha çok suç, daha çok yağma, sınırsız çapulculuk de­mekti onlar için. Yaşamı da, ölümü de aşmıştım; çünkü artık ne yaşama arzusu duyuyor, ne de ölümden korkuyordum. Hiçbir şey istemiyor, hiçbir şey ummuyordum. Hiçbir şeyden korkmuyor­dum. Bu yüzden özgürdüm. Çünkü yaşamımız boyunca bizi köle­leştiren isteklerimiz, umutlarımız, korkularımızdır. Özgürlüğüm onları öfkelendiriyordu. Hâlâ istediğim, hâlâ korktuğum ya da hâ­lâ özlediğim bir şey kalmış olması hoşlarına giderdi. O zaman be­ni bir kez daha köleleştirebilirlerdi."
"Yatakta dönüp dururken aklı­ma bir düşünce geldi. İlkeleri olan devrimciler de aslında diğer in­sanlardan farklı değildi. İlkelerini satarak, başka erkeklerin pa­rayla satın aldıklarını onlar kurnazlıkla elde ediyorlardı. Bizim için cinsellik neyse, onlar için de devrim oydu. Kullanılacak bir şeydi. Satılacak bir şeydi."
"En çok nefret ettiğim erkekler bana öğüt vermeye kalkışanlar ya da beni yaşadığım hayattan kurtarmak is­tediğini söyleyenlerdi. Onlardan daha çok nefret etmem, benden daha iyi olduklarını ve yaşamımı değiştirmek için bana yardımcı olabileceklerini sanmalarıdandı. Şövalye gibi görürlerdi kendi­lerini; başka koşullarda oynayamadıkları bir roldü bu. Benim dü­şük bir insan olduğumu anımsatarak, kendilerini soylu ve üstün hissetmek isterlerdi. Kendi kendilerine, "Ne harika bir insanım ben. Şu sürtüğü çok geç olmadan ba­taktan çıkarmaya çalışıyorum," derlerdi. Onlara bu rolü oynama fırsatını vermezdim. Her allahın günü beni döven bir adamla evliyken hiçbiri beni kurtarmaya yanaşma­mıştı. Âşık olma aptallığım yüzünden kalbim kırıldığında da hiç­ biri yardımıma koşmamıştı."
"Gecenin verdiği huzurdan hoşlanarak nehir bo­yunca yürüdüm. Artık acı hissetmiyordum. Çevremdeki her şey bana huzur veriyor gibiydi: yüzümü okşayan hafif esinti; boş so­kaklarla, kapalı kapılar ve pencereler, insanlar tarafından dışlan­ma, aynı zamanda onları dışlayabilme duygusu; her şeye, yeryü­züne, gökyüzüne hatta ağaçlara bile yabancılaşma. Ait olmadığı büyülü bir dünyada yürüyen bir kadın gibiydim. Bu kadının canı­nın istediğini yapma, istemediğini yapmama özgürlüğü vardı. En­der rastlanan o kimseye bağlı olmama, her şeyden vazgeçme, çev­redeki dünyayla bütün ilişkilerini kesme, tamamen bağımsız ol­ma ve bağımsızlığının hakkını vererek yaşama; bir erkeğe, evlili­ğe ya da aşka bağlanmadan özgür olma; tüm kural ve yasaların sınırlandırmasından kopma hazzını yaşıyordu bu kadın. Önüne ilk çıkan erkek onu istemezse, ikincisi, üçüncüsü gelecektir. Tek bir adamı bekleme gereksinimi duymayacaktır. O dönmediği za­man üzülmeyecek, bir şey beklemeyecek, umutları suya düştü­ğünde acı çekmeyecektir. Hiçbir şey umut etmeyecektir artık, hiç­ birşey arzulamayacaktır. Hiçbir şeyden korkmayacaktır, çünkü onu incitebilecek her şeyi zaten yaşamıştır."
Reklam
"Umduğum şeye ulaşmaya çalışmıyordum. Çünkü ne kadar uğraşırsam uğraşayım, bir yola baş koymuş hayalperest gibi ne kadar özveride bulunursam bulunayım, zavallı önemsiz bir me­mur olarak kalacaktım. Bütün zavallıların erdemi gibi, benim de erdemim iyi bir nitelik ya da değer olarak görülmeyecek, bir tür aptallık ya da basitlik sanılarak aşağılanacak, yoksulluktan da fazla hor görülecekti. Son erdem kırıntısını da, kanımdaki son kutsallık damlasını da atma zamanı gelmişti. Artık gerçeğin farkmdaydım. Ne istediğimi biliyordum. Yanılsamalara yer yoktu artık."
"Tek bir şey dışında hiçbir şey istememiştim, hiçbir şey: aşkın korumasına sığınmak. Kendimi yeniden bulmak, yitirdiğim benliğimi yeniden kazanmak."
Manisa’da yaşayan bir vatandaş Muğla’dan 1 milyon 300 liraya aldığı sıfır kilometre Peugeot marka araçtan şüphelenmesi üzerine götürdüğü ekspertizde hayatının şı-okunu yaşadı. Detayları için Tıklayın 👇 turkiye24.net/ekspertize-gide...
"... âşık olunca bedenimi, ruhumu, aklımı ve tüm çaba­mı düşünmeden verdim. Asla bir şey beklemedim, sahip olduğum her şeyi verdim, kendimi tümüyle bırakıp bütün silahlarımdan, tüm savunmalarımdan arınarak çırılçıplak kaldım."
“Herkes birgün ölecek Firdevs. Sen de, ben de. Önemli olan ölene kadar nasıl yaşayacağımız.”
Sayfa 60 - Metis YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.