İnsanoğlu ilk doğduğunda tümüyle bağımlıdır, bir başkası yardım etmezse yaşamını sürdüremez. Yedirilmesi, giydirilmesi, bakılması ve gözetilmesi gerekir. Çocuk büyümeye başlarken yavaş yavaş bağımlı olmaktan kurtulmaya başlar ve bağımsız olmanın derecelerini yavaş yavaş ilerletmeye başlar. Yemek yerken kaşığı kendi tutmak ister, emekleme devresinde merdiven basamaklarını kendisi çıkmak ister. Yürümeye başlar başlamaz elinin tutulmasını istemez kendi yürümek ister. Büyüdükçe çocuğun bağımsızlık gereksinimi kuvvetlenir, kendi sınırlarını ve gücünü keşfetme çabası içine girer. Anne babasının yapma dediklerini yapma isteği kuvvetlenmeye başlar. Kendi yaşamının kaptanı olmak ister. Bu istek 13, 14, 15, 16 yaşlarında doruğa ulaşır. Birçok ana-baba çocuklarının kendi yaşamının kaptanı olma isteğini anlamaz. Ya da anlamak istemez ve bu yaşlarda çocuklarıyla büyük çatışmalar içine girerler. “Ne kadar uysal çocuktu, şimdi ne oldu bilmem? Kötü arkadaşları var onların etkisi altında kalıyor. Hiç söz dinlemez oldu” türünden şikayetleri bu yaşlardaki çocukların ana babalardan sık sık duymak mümkündür. Çocuk bir olgunlaşma süreci içindedir. Bu süreç onu sen anlayışından, ben anlayışına ve oradan da biz bilincine doğru götürecektir. Ana-baba bu sürecin bilincinde olursa çocuğun davranışlarını anlayış içinde karşılar ve sürecin tamamlanması için ona yardımcı olurlar
Ömür Hanımla Güz Konuşmaları
... Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... Ve
Reklam
Ancak, bir dinleyicinin desteğiyle de o düşüncenin her bir parçası not edilip korunamaz. İnce ince irdelenen bir şey, insan aklında nasıl kalabilir? İşte bunun tek bir yanıtı vardır: anımsana­ bilir şeyler düşünerek. Birincil sözlü kültürlerde özenle incelen­ miş bir düşünceyi koruyup anımsama sorununa geçerli çözüm, belleğe yardımcı olan, ağızdan çıkmaya hazır düşünce biçimleri kullanmaktır. Düşüncenin ritmik, dengeli tekrarları ya da antitez­ leriyle, kelimelerdeki ünsüz ve ünlü seslerin uyumuyla, sıfatlar ve başka kalıpsal ifadelerle akma'>ı, herkesin sık duyup kolaylıkla hatırladığı, kolay hatırlanacak şekilde biçimlenmiş atasözlerinden oluşması ve belli izleklere yerleştirilmesi (örneğin toplantı, yemek, düello, kahramanın "yardımcısı" vb.) gerekir. Ciddi dü­ şünce, bellek sistemleriyle iç içedir. Belleği güçlendirme zorun­ luluğu, söz dizimini bile koşullandırır (Havelock, 1963: 87-96, 1 3 1 -2, 294-6).
Sayfa 49 - Metis yayınları
Hani aşk romanlarında en sık kullanan söz vardır ya mutlu olmak için ona ihtiyacım vardı diye. Aşkın tarifini her insanı farklı yapardı. Yemek tarifi değlid ki aynı olsun ölçeği, tuzu, tadı. Ki herkesin damak tadı bile farklıyken aşkın tarifi nasıl aynı olurdu?
Sayfa 95 - @aspasiayayinlariKitabı okudu
Diyet uygulayan birçok kişi az ve sık yemek yiyerek organlarını yeterince dinlendirme fırsatı bulamaz ve beklenenden daha erken yaşlanmaya başlar.
Sayfa 46 - hayat yayınlarıKitabı okudu
Kadını nazikçe kovalayın
Beş bin yıldır Hindu zihnine egemen olan ve hâlâ hakim olan Hint Manu kutsal kitabı, kadın çocukken anne-babaya bağımlı olması, anne-babası tarafından korunması gerektiğini söylüyor. kocasına bağımlı olmalı ve kocası tarafından korunmalıdır.Yaşlandığında da, erkek çocuklarına, çocuklarına bağımlı kalmalı ve kendi çocukları tarafından
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.