Merdüm-i dideme bilmem ne füsün etti felek
Giryemi kıldı füzûn eşkimi hûn etti felek
Şirler pençe-i kahrımda olurken lerzan
beni bir gözleri ahuya zebun etti felek
“Merdüm-i dideme bilmem ne füsûn etti felek
Giryemi kıldı hûn eşkimi füzûn etti felek
Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek”
Selimi
Şah ve Sultan titiz bir çalışmanın ürünü her şeyden evvel. Ancak İskender Pala’ya böyle bir romanı yazdıran esas faktör iki hükümdarın kudretlerinden ziyade şairlikleridir. Gerek divan edebiyatına gerekse de halk edebiyatına çok önemli mısralar bırakmıştır iki hükümdar da…
Pala, romanı yazarken tarafsız kaldığını belirtmişti. Hakikaten de öyle
Merdüm-i dideme bilmem ne füsûny etti felek
Giryemi kıldı hûn ekşimi füzûn etti felek
Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek
merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek
eşkimi kıldı füzûn giryemi hûn etti felek
şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân
beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek
Şirler pençe-i kahrından olurken lerzan.
(Korkudan titrerken aslanlar bile pençemde)
Beni bir gözleri ahuya zebun etti.
(Felek gitti bir ceylan gözlüye aciz etti beni)
«Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek
Giryemi kıldı füzûn eşkimi hûn etti felek
Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek»