Tek partili sistemlerin ancak diktatörlükle bağdaştığı genel bir kanıdır. Komünist ve faşist tek partiler, bu kanıyı doğrulayan örnekler olarak görülür. Ama bu durumun çok ünlü ve önemli bir istisnasını "Kemalist Tek Parti" modeli oluşturmaktadır. Kemalist tek parti CHP ile komünist ve faşist tek partiler arasındaki fark yalnız ideolojik düzeyde görülmez. Hedefi yansıtan ideolojik farklılık, Kemalist tek partinin yapısında ve devlet içinde oynadığı rolde de önemli farklılıklar yaratır.
Kemalist tek partinin görevi, toplumu çoğulcu bir demokrasiye hazırlamatı. Tek partili sistem, sürekli değil, sadece bir geçiş dönemi için öngörülmüştü. Başlangıçtaki memur-eşraf komiteleri görünümündeki "ocak" örgütlenmesine dayalı yapısı, totaliter partilerden çok kitle partilerine benziyordu. Partinin kapısı herkese açıktı. Falih Rıfkı Atay, Çankaya adlı yapıtında bu durumu şöyle anlatıyor:
"Onun partisine, tek parti adını verenler yanılmaktadırlar. Halk Partisi en koyu gericilikten en ileri fikre kadar bütün eğilimleri, itiraz edilmez bir prensipler disiplini içinde dizginlemeye çalışan bir karma-parti idi. Bu karma-parti içinde bizler yabancı idik ve yadırganırdık. Atatürk'e: - Davaya inanma yanları tasfiye ediniz, inananları etrafınızda toplayınız gibi telkinlerde bulunduğumuz çok olmuştur."
Başka bir deyişle, Atatürk' ün tek partisi, dışında bulunmayan çoğulculuğu içinde taşıyordu. Geleceğin muhalefeti ve daha sonraki demokratik iktidarı da, gene oradan çıktı.