Sen de ünlenebilirsin ilk cümle
O zaman da romanlar dayanılmayacak kadar heyecanlı ve güzeldi.
Hayatın karşısında ustalaşmak için bilgiyi alt etmeleri gerekiyordu.
İnsanlarla ilgisi azdı aslında. Bilginin karşısında insanları cüceleşmiş görüyordu. Bilgiyi, bilimi ortaya atanlar; buluşların, bulguların sahipleri, düşünürler, yazarlar yanında sokaktaki adam neydi? Herkesin değil ama en azından bir bölük insanın (kimler olmalıydı onlar; bir sınıfları, meslek grupları var mıydı, bilmiyordu) saf ve erişilmez ruhlarının olmasını, yalandan uzak yaşamalarını isterdi. Bu isteği de düş demekti aslında. Bu yüzden artık dostlar edinmek istiyordu. Bilgiyi alt etmiş, yenmiş dostlar... Belki de gerçek yol göstericiler... Kendisi çıraklık dönemindeydi daha, Nurten de...
Reklam
Vay bee :)
Nitekim, İbn-i Sina, Horasan veya Cürcan'a geldiği zaman hükümdarın yeğeni hastalanıyor. Hastalık amansız, korkulu. Saray hekimleri bu hastalığın teşhis ve tedavisinde çaresiz kalıyorlar. Bu sebepten ötürü son ümit olarak, İbn-i Sina her yerde aranmaktadır. Nihayet bulunuyor. Sararıp solmuş, gücünü kuvvetini kaybetmiş, bünyesi zayıflamış ve
Yandan Çarklı
Karnı burnunda hanımını işaret ederek. “Hâlâ yeni yeni canlar peşindesiniz,” dedim. Baktı, gördü. güldü. “Ne yapayım?” “Bilmem ama, tedbirli davranamaz mısınız” Gene adeta şahlandı: “Yani ne yapmalıyım?” Düşürmek gibi, hamile bırakmamak gibi…” “Allah’ın binasını yıkamam!” dedi. “Yıkamam. Çünkü, isterse milyonların olsun, vermediğine vermiyor.
Sayfa 72 - Barış Yayınları, 1. Baskı (1966)Kitabı okudu
"TV kültürü diye bir mefhum tanımıyorum. TV; aylak, şuuru iğdiş edilmiş, hiçbir zaman düşünme ve okuma alışkanlığı kazanmamış sokaktaki adam için icat edilmiş bir nevi afyondur. Kültürün dün de, bugün de, yarın da tek taşıyıcısı vardır: Kitap. Hiçbir düşünce emeksiz fethedilemez."
Sayfa 166 - Cemil MeriçKitabı okudu
"...ve seni bâbil'den öte götüreceğim!.."
Reklam
sokaktaki adam, on beş yaşlarındaki çocuğa avazı çıktığı kadar bağırıyordu: _'ne olacak şimdi, NE OLACAK ŞİMDİ!' yanındaki oğlu da çocuklar aynı yaşlardaydı ve yüzünde, sağ gözünün altından başlayıp çenesinde son bulan taptaze bir faça vardı. suçlu, başını öne eğmişti. oğul, başını öne eğmişti. baba bağırıyordu: _'ne olacak şimdi!' bu soruya ben BİLE yanıt veremezdim. sen DE veremezsin Sid!
"Belki bir kere daha kaybetmek istiyorum. Bu bana acı verecek. Doğru. Zaten kahrolmuşum."
Sayfa 178 - Türkiye İş BankasıKitabı okudu
Yere ait olmaktan çok göğe ve sonsuzluğa ait bir hergeleyim.
Sayfa 218 - Türkiye İş BankasıKitabı okudu
"-Unutmak zor bir iş. -İnsan, için için istemediği zaman, hele."
Sayfa 200 - Türkiye İş BankasıKitabı okudu
1.000 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.