Şeker Portakalı'nın devam kitabının üçüncüsü. Yine Zeze karşımızda ama bu defa yetişkin biri olarak.
"Dur bakalım, sakin ol. Neden hep böyle yapıyorsun oğlum? Ya çok hüzünlüsün ya da aşırı neşeli, ya fazlasıyla seviyorsun ya da nefret ediyorsun, ya birazcık üzülüyorsun ya da kendini öldürüyorsun, ya plaja gitmez oluyorsun ya da saatlerce orada kalıyorsun...
-Sizler bana her zaman ya sekiz ya da seksen sekiz olduğumu söylemiyor musunuz?
Babasıyla Zeze arasında geçen bu konuşma, aslında Zeze'nin bu kitaptaki karakteri, hayatı hakkında fazlasıyla bilgi veriyor bize, artık delikanlı olan ve hayatın gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kalan, çok iyi bir yüzücü olarak karşımıza çıkan, babasının hastalığı yüzünden fedakarlıklar yapmak zorunda bırakılan, hayatımın aşkı dediği Silvia'dan babasının isteği nedeniyle vazgeçen bir Zeze. Ama bu kitapta bence şöyle bir şey var, sanki Güneşi Uyandıralım kitabında, anlatılmayan kısımları detaylarıyla anlatmış gibi. Ekstra bir şey anlatmamış bence burada yazar. Güneşi Uyandıralım' da mesela en son Zeze ailesinin yanına dönüyor kitap o şekilde bitiyor, haliyle bu kitapta ailesinin yanına döndükten sonra neler oldu oradan başlamasını bekliyorsunuz ama yine Zeze'nin evlatlık verildiği yerdeki babasıyla, oradaki arkadaşıylarıyla olayları dinliyorsunuz, şaşırdım açıkçası, beklentimi karşılamadı ama elbette anlatımı çok güzeldi.