Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kitaba geçiş ve kitap okuma alışkanlığının getirdi­ği yalnızlık, insan toplumlarının hayatında çok yenidir ve birtakım toplumlar için henüz bir lüks sayılmaktadır.
Bu konuda da [Goeben - Breslau] İngiliz iddialarının hemen sahiplenilmesi, birtakım can alıcı suallerin cevapsız bırakılmasına yol açmıştır. Her şeyden önce İngiliz donanmasının sıcak takibi altında olan Alman zırhlılarının geri çevrilmesiyle tarafsızlığın muhafaza edilmiş olacağını, gerek uluslararası hukuk, gerekse en temel çıkarların korunmasına yönelik siyaset pratiği açısından söylemek olanağı yoktur. Tarafsızlık, pasif değil aktif ve değişime dönük bir statü olduğuna, bu sebeple de tanım gereği aynı zamanda yeri ve zamanı geldiğinde taraf seçebilmek özgürlüğünün muhafaza edilmesi olarak telakki edilmek gerektiğine göre, Alman zırhlılarına sığınak sağlanmamış olması halinde Almanya'nın kaybedilmiş, tarafsızlığın anlamını yitirmiş olacağına kesin gözle bakmak gerekirdi. Hukuken “sığınma” talep etmiş olan Alman zırhlılarının İngiliz donanması tarafından yok edilmelerine cevaz vermiş olmak, yıllardır süren Osmanlı karşıtı İtilaf politikaları ve Çarlık'ın emellerinin niteliği de ortadayken Almanya'yla ittifakı havaya uçurmuş olacak, bu defa da Almanya'nın tüm hiddetinin Osmanlılara yönelmesine yol açacaktı. Galiplerin anlatısı, meselenin bu yönleri üzerinde hiç durmamakta, Osmanlı hükümetinin nasıl olup da Almanya'yı karşısına alabileceğini hiç soruşturmamaktadır. Bu hususu Rauf Orbay, “Almanlar bizi bırakmış olsalardı, bittik demekti” ifadeleriyle siyasi hatıratında açıkça dile getirmiştir.
Sayfa 330
Reklam
"Emredersiniz Komutanım," demişti Hasan.Zaten çok konuşmayı sevmezdi.Görevine çok bağlıydı.Zira babasının memleketinde öyle derlermiş eskiden "Aşk, bu topraklarda ölümünedir... "diye.O da vatanı için ölümüne görev yapacaktı.
"Her bir kum tanesi vatandır! Her bir çakıl taşı! Bu çöl, bu diyar vatandır!
"Ben Zümrüd-ü Anka'yım... Ölmeyeceksin... Ama dünyanın merkezi, üç dinin kutsal sayılan şehrine gideceksin...
Annesiyse bu sözlere gülmüştü: "O zaman herkes elini uzatsın, birer yıldız tutsun ve herkesin gökyüzünde bir yıldızı olsun."
Reklam
Türk milletinin ontolojisi şu iki esasa dayanıyor:
1. Beka ancak bir devlete sahip olmakla mümkündür. Yani var olmak eşittir devlet sahibi olmak. Osmanlı yıkılana kadar durum buydu. Osmanlı yıkıldıktan sonra buna ikinci bir önerme daha eklendi. 2. Devlet de ancak üniter, ulusal ve tek etnik yapıya dayanırsa devlettir. Yani dayandığı sosyal, kültürel, etnik, dini ve mezhebi çoğulculuğu yadsıyan bunların hepsini tek bir unsurla tanımlayan bir devlet yapısı. Böylece ortaya şöyle bir eşitlik çıktı: Var olmak eşittir devlet sahibi olmak o da eşittir üniter ve tek tip bir devlet. Buna aykırı her şeyi ontolojik varlığa yöneltilmiş bir tehdit olarak algılıyor Türk syasal aklı. Bu yüzden de karşı karşıya kaldığı sorunlarla gerçek anlamda yüzleşmeye cesaret edemiyor. Modern Türk siyasal aklının sorunlarla baş etmek için bulduğu çözüm ise şu: Sorunların kaynağını daima dışarıda aramak veya öznesi hiçbir zaman net olmayan bir dış unsurun projesi olarak okumak ve bu yüzden de sorunun varlığını kabul etmemek. Bu anlayış son yüz yılda hiç ama hiç değişmedi.
GENÇ TÜRKLER HAREKETİ NE ZAMAN BAŞLAR? - Cehalet İçerisinde Kemirilen!
Çünkü son Osmanlı İmparatorluğu'nun en büyük devlet adamının, hem çabalarını kösteklemek, hem canına kıymak suretiyle İkinci Abdülhamit, Birinci Meşrutiyet'i boğmuştur. Bu büyük molozun, büyük cehaletin elinde imparatorluk, her gün biraz daha koflaşır. Biraz daha kağşar. Biraz daha çöker. Hatta artık tedavi kabul etmez bir kangrenleşme, devletin bünyesini kemirir.
Sayfa 13 - Remzi KitabeviKitabı okuyor
500 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
"Ben, zulme uğrayan vahşice katledilen insanları izleyip alkış tutanları anlamıyorum. Nedir yani maç izler gibi kandan zevk almak." -"Kitle duygusu işte böyle bir şey! Kitleler düşünme yetilerini kaybederler." . . "Cehaletin gözü kör, bilmiyorlar, bilmiyorlar, gerçeği göremiyorlar." . . "Orayı görmüştüm çünkü,
The Secret of Constantinapolis
The Secret of ConstantinapolisMustafa Yurttutar · Roman Yayınevi · 20246 okunma
Mustafa Kemal Atatürk
(Lübnanlı bir yazar Maalouf, 100 yıl önce olan, Mustafa Kemal Atatürk’ün başarısını aşağıdaki gibi anlatıyor kitabında. Gururla aktarıyorum) Osmanlı ordusunun bu subayı galipleri hayır deme cesaretini göstermiştir. Birçokları karşılaştıkları haksızlıklardan yakınırken, Mustafa Kemal Paşa silaha sarılmış, ülkesini işgal eden yabancı birlikleri kovmuş ve diğer güçleri tasarılarını gözden geçirmek zorunda bırakmıştır. Bu ender rastlanan tutum hem yenilmez olarak Ünsalmış düşmanlarına direnme gözüpekliğini sergilemesi, hem de bu savaşından galip çıkması onun meşruiyet kazanmasına yol açmıştır. Kısa süre içinde ulusun kurucusu konumuna gelen eski subayın Türkiye’yi ve türkleri istediği gibi yeniden biçimlendirmek için uzun süreli bir gücü vardır artık. Azimle işe koyulur. Osmanlı hanedanına son verir, halifeliği kaldırır, din ile devlet işlerini birbirinden ayırır, sıkı bir laik sistem kurar, halkından Avrupalılaşmasını ister, Arap alfabesinin yerine Latin alfabesini koyar, erkeklerin sakal tıraşı olmasını, kadınların peçelerini çıkarmasını zorunlu kılar, kendi başındaki geleneksel başlık yerine batı tarzı büyük bir Şapka kullanmaya başlar.  Gururla aktardım bu satırları size. Binlerce kilometre uzaktaki Lübnanlı yazar ATATÜRK’ten övgüvle bahsediyor. Dünya tarihine geçtiğini anlatıyor.
Sayfa 81
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.