Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
1/10 puan verdi
ben 500 sayfa bu kıza dayanamam cidden. yol yakınken uğurluyorum onu. yazar o kadar özgüvensiz o kadar zayıf bir kız yazmış ki tırnaklarımı yedim sinirden. kız kilolu ve hoşlandığı bebe okulun bad boy triplerinde olan bi çocuk. nasılsa bana bakmaz bi daha olmaz diye çocuğa garajdaki kanepenin üstünde bekaretini veriyor? sonra da arabasının arka koltuğunda?? sonra da ben onu sertleştirdim bana tepki veriyor falan diye seviniyor??? bu kadar mı değersizsin kızım sen. her şeyden önce benim ezik olduğumu düşünmesin diye oğlana ben bakire değilim diye yalan söyledin sonra yalan ortaya çıkınca oğlan ben bakirelerle olmam onlar bağlanırlar falan filan diyince 5 sn bozulup sonra yine onun kucağına attın kendini??? ya bu kadar zayıf karakter nasıl ve neden yazdın yazar?? çıldırdım aq. oğlan ise ayrı mal aq arkadaşınla aynı odada aynı anda nasıl farklı kızları becerebilirsin? tuhaf ve rahatsız edicisin. zamana atladı 4 sene sonrasına geçti. belki dedim ama bunlar daha beter olmuş. berbat berbat berbat.
Yalnızız
Kalabalıklar icinde anlamayı, dinlenmeyi bekleyen, ne kadar da cok insan var . Aslında hepimiz kendi icimizde yanlız değil miyiz mi? Kendimize bile açamadığımız üzerini örtüğümüz ikinci benliklerimiz yok mu? Var, var ama ikiyüzlülük yapıp o karanlıkta kalan benliğimizi kimseye hata dedim ya kendimize bile göstermiyoruz. Evet Peyami
SAFA'nın yazdığı son romanı, insanin kendi icinde ki benlikleriyle olan mücadelesini ve insanın maddeye olan düşkünlüğünün açı gerceklerin cok güzel bir dille önümüze seriyor. İnsanoğlunun br delile bir mucizeye gerek duymadan kendi icine bakması yeterli aslında Allah'ı bulması İcin. Ama ısrarla delili başka bir yerde arıyor. Ve sonra dünyamızda son zamanlarda artan intihar olayların niçin meydana geldiğini soruşturur dururuz. İşte yazar bütün bu gerçekleri bize anlatıyor tabi anlayabilene.
Çok doğru zamanda okuduğum o kitap.
Zweig'ın bu kitabı bir süre ciddi anlamda abartılmıştı ve ben okuyamamıştım daha sonra herkes neyini sevdiniz demeye başladı yine okuyamadım. Nasip bugüneymiş...
Öncelikle kitabın başındaki adam gibi hissettiğim bir dönemden geçiyorum ve bu kitap bana çok çok iyi geldi. En azından karanlık odadaki mumu yakmam için bir kibrit uzattı diyebilirim. Neden sevildiğini veya neden sevilmediğini çok iyi anlıyorum. Zaten mutluyken veya o adam gibi hissetmiyorken okuyunca sevilmemesi bence çok normal ; ben de sevmezdim. Ama benim gibi bu dönemden geçiyorsanız da sevmeniz çok normal.
Okurken yine Zweig'ın metafor dolu betimlemelerine hayran kaldım. Karakter çözümlemesi, bir duyguyu derinlemesine hissettirmesi... Bence en güçlü yanları bunlar. Bu kitapta da hepsini hissediyoruz/ hissettim.
Bir gülümseme ile kitabı kapattım, birçok klasik kitapta ya karaktere saydırır ya da ağlayarak kapatırız kitapları. Ama böyle gülümseme ile bitiş yapan çok çok az kitap var. Zaten sevdiğim en kuvvetli yanı buydu.
Kaybolmuşluktan ---> Umuda
Kitabın konusu tamamen bu. Kaybolmuş hisseden bir insanın çok garip bir şeyden, alakasız bir olaydan umudu bulması ve bir gece içinde bize absürt gelen şeylerle yaşadığını hissetmesi... Bir çocuk görüp de yaşadığını hissedebilirdi veya daha normal şeyler de olabilirdi ama bence asıl ilgi çekici yanı böyle bir şeyden mutlu hissetmesiydi.
Genel olarak kitabı çok sevdim. En sevdiğim Zweig kitabı oldu mu? Hayır. Bu kitabı unutur muyum? Hayır. En sevdiklerim arasına girdi mi? Kesinlikle Evet.
İyi okumalar.
Öncelikle kitabı çok beğendim. Bu kitabı çok görüyordum ve bir sürü de yorum okudum. Çok sonra ise artık almaya karar verdim, iyi de yapmışım. Kitap sanki başka bir evrende geçiyor gibi, fantastik bir yapısı var ama aslında kitap fantastik değil. Yazarın dili gayet iyi, konusu ise akıcı, ilgi çekici ve bol olaylı. Keyifle okutturuyor, akıp
"Beklemek ve Umut Etmek!"
Her okurun beğenerek okuduğu bir kitap Monte Cristo Kontu. 2024 yılı hedeflerimden biriydi bu kitabı okumak. Başladım ve yarım bıraktım. Sonra tekrar başladım yine yarım bıraktım. Bu sefer içimden gelen ve kalbimin sesini dinleyerek başladım. Belki de tam zamanı. Çünkü her kitabın okunması için gerçek bir zamanı var.
Edmond Dantès; dostlarına çok güvenen biri. Belki de yaşının küçük olmasından da olabilir. Tabii zamanla öğreniyor güvendiği dostlarının ona ihanet ettiğini.
Bir yanda sevdiği kız düğününe saatler kalmış diğer yandan işini eline almış. Birkaç dakika sonrasında beklenmediği bir hadiseyle karşılaşıyor ve hayatı yavaş yavaş değişiyor. Çünkü hayat sürprizlerle dolu...
Yüreğinin güzelliğinden dolayı dostlarına çok iyi güvenen Edmond Dantès'in adım adım ona ihanet eden kişilerden nasıl intikam aldığını kitabı okudukça her sayfayı çevirdikçe çok iyi anlıyoruz.
Her sayfasından heyecan akan bir kitap. Monte'ye hayran kalmamak mümkün değil. O kadar etkileyici ve kültürlü ki intikam almak için çok iyi hareket ediyor.
Neredeyse yaklaşık bir aylık bir yolculuğumu tamamladım. Uzun zaman sonra ilk defa böyle uzun bir klasik okudum. Ve iyi ki okudum.
Duyguların karmakarışık olduğu, hayatın akışına karşılık bize verilen mesajlarla dolu dolu bir kitap.
Kesinlikle kitabın kalınlığına aldanmayın. Ve okumadıysanız okumanızı tavsiye ederim.
Monte Cristo Kontu (2 Cilt Takım)Alexandre Dumas · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202025,9bin okunma
Artık Biliyorum
"Artık Biliyorum" ne kadar da kendinden emin ve büyülü bir cümle.Hayatı özümsemiş, acısıyla tatlısıyla geleni karşılayan , hatalarından ders almış ve bundan sonra yapacağı hataları bilerek yapan , tamamım diyen bir cümle. Bence yazar da bu hislerle bu harika sözü kitabının kapağına taşımak istemiş.
Oprah Winfrey Mississippi ' de dünyaya gelirken diğerlerinden 1-0 geride başlayan ve bu açığı her zan zekası ve yetenekleri ile telafi etmeye çalışmış olan dünyaca ünlü siyahi bir medya lideri.Evet , kitapta siyahi olmanın zorluklarından bahsetmemiş fakat kıyıda köşede bu durum biraz saklanmış gibi geldi. En etkilendiğim bölüm ise yazarın çocukluk döneminde okullarda siyasi öğrenciler ve beyaz öğrencilerin ayrı tuvalet kullanmasından söz etmiş.Bundan ötürüdür diyorum ki bir yerlerde bu ırkçı davranş onu çok derinden etkilemiş.Ve hep karşına çıkan zorlukları kendine artı olarak döndürmeyi başarmış.Bu üstün bir yetenek bence.Çünkü herkes böyle bir cesaret gösteremez.
Aslında siyahi kelimesini hiç mi yazmasaydım diye düşünmedim değil ama yazmasaydım nesnel bir inceleme olmazdı.Çünkü pek çok şeyin çıkış noktası bu durum.Tozlu ve zorlu yollardan geçmiş , kendini kanıtlamış ve tamamlamış bir kadın. Devamı ; )
readerathome.blogspot.com/2024/05/artk-bi...
Spoiler!
Annemin kasetleri yazarın ilk kitabı olmasına rağmem çok iyi bir kurgu ve kaliteli bir anlatıma sahipti. Yazar her ne kadar kitabı kadınların hikayesi olarak tanımlasada kitap iki ikiz kardeşin hikayesi olarak tasvir ediliyor. Kitabın da genel olarak akışı ve kurgusu güzeldi, yazarın dili de çok inandırıcıydı ben kitaptaki bazı yerleri gerçek
"1926'da Londra'da doğdu. İngilizce yazan en etkili sanat eleştirmenlerinden biri olan 
John Berger ayrıca senaryo yazarı, romancı ve belgesel yazarı olarak da tanınıyor."
Bu on birinci bır araya gelişimiz, onunla sohbet
Ediyor hissi ile okumk ayrı keyif benım için, ruhen de doyurucu Besleyici bilgiler
Edindim,
Kaygılardan zaaflara bir kumarbazın hikayesi : DOSTOYEVSKİ-KUMARBAZ
SADECE KAZANMAM GEREKTİĞİNİ, TEK ÇIKIŞ YOLUNUN BU OLDUĞUNU BİLİYORUM.BELKİDE BU YÜZDEN KAZANMAM GEREKTİĞİNİ SANIYORUM.
1867 yılında yayımlanan Dostoyevski'nin Kumarbaz kitabı, basit bir kumar alışkanlığı hikayesi anlatmakla kalmaz, aynı zamanda sosyo-kültürel, iktisadi ve açıkça politik bir bakış açısı da sunar. Dostoyevski, ikinci sınıf bir
Ayfer Tunç’un “Zemin aynı zemin, inşa aynı inşa” kaydıyla ikinci defa yazdığı Kapak Kızı, Tunç’un kaleminin naifliğini anlatıyor adeta. Karakterlerin ilmek ilmek işlenişi, kafada soru işareti bırakmayan olayların bütünü, kişi analizleriyle okuyucuda empati duygusunu diri tutmayı başarıyor.
Kitaplarda ve yapımlarda tren sembolünden her ne kadar sıkılmış olsam da olayların ve kişilerin derinliği mekanı gölgede bırakmış. Yine de kitabı okurken “hayat tren gibi akıp geçiyor ve hepimiz aynı trendeyiz” bildirimini aldığımı söylemeliyim.
Kitap, kutsal ailenin çürüttüğü bir kadının hangi zihinlerde nasıl çağrışımlar doğurduğunu anlatıyor.
Kapak Kızı’ndan sonra Yeşil Peri Gecesi ve Osman eserleriyle tanıştığınızda daha iyi bir okuma doyumu yaşayacaksınız. Öyle ki kitabı bitirdiğinizde Şebnem’in akıbetini merak edenlerin gittiği ilk durak Yeşil Peri Gecesi olacaktır
