Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.12
Başlamadan önce bu kadar keyif alacağımı bilmiyordum. Başladıktan sonra da neden daha önce başlamadım diye çok hayıflandım. Bitmesin istedim. Devamı olsun diye çok istedim. Ama güzel olan şeyler çok çabuk bitiyor maalesef.
Yüzyıllık Yalnızlık, yüzyıllık hüzün, yüzyıllık hayal... Büyülü Gerçekçilik Marquez'de tam anlamıyla kendini buluyor. Defalarca okunması gereken bir roman.
Romanın içinde her şey var, aklınıza gelebilecek her şey... Romanın bitiminde ise Marquez sizi bir hayale inandırmanın haklı sevinci ile bir yerlerden size muzip bir gülümseme atıyor.
Normalde bu kitabı okumak aklımda yokken benim için çok değerli ve kıymetli olan arkadaşımın tavsiyesi üzerine alıp okuduğum ve iyi ki okumuşum dediğim bir kitap. Öyle ya tesadüfi şeyler her zaman daha güzeldir.
İlk başlarda dinden uzak olan üstad Necip Fazıl Kısakürek'in adım adım nasıl dine yaklaştığını, hatta zamanla yaklaşmanın da ötesine geçtiğini anlatıyor. Bu süreçte ona yardımcı olan Abdulhakim Arvasi hazretleriyle tanışmasını ve bu tanışmadan sonra hayatında nasıl değişikliklerin olduğunu "Onu tanıyıncaya kadar" , "Tanıdıktan Sonra" ve "O günden beri" olmak üzere 3 bölümde anlatıyor.
Bende hem duygu olarak hem de düşünce olarak gerçekten değişikliğe sebep olduğunu söyleyebilirim ama kitabın derinliği sebebiyle hala tam olarak bu kitabı anlayabildiğimi düşünmüyorum bu yüzden ilerleyen zamanlarda tekrar okumak için rafa kaldırıyorum ve Necip Fazıl Kısakürek'in hayatını ve bu dini yolculuğunu gerçekten anlamak isteyen herkese de gönül rahatlığıyla önerebileceğim bir kitap. İyi okumalar dilerim şimdiden.
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın okuduğum ikinci romanı. Çok eski bir eser, ilk kez 1898 yılında yayınlanmış. “Mürebbiye” bir evde yatılı olarak ve aylıkla çalışan, evin çocuğunun ya da çocuklarının bakımı ve eğitimiyle özel olarak görevlendirilmiş olan, görgülü, bilgili kadın. Kitabın günümüz türkçesiyle oluşturulmuş halini okudum. Kitap bir müddet sonra gerçekten sürükleyici bir hal aldı. Sonu daha güzel olabilirdi. Dönemin şartlarına göre baktığımızda harika bir yapıt, betimlemeler ve akıcılık mükemmeldi. Romanın başkişisi “Anjel” batılı bir kadını temsil eder.Anjel evin mürebbiyesidir ve ismi karaktere tesadüfen verilmemiştir.Anjel Türkçe'de 'melek' kelimesine karşılık gelir,konağın erkekleri de Anjel'i öyle görmektedir fakat bu isim melek görüntüsünün altındaki şeytana dikkat çekilmek için seçilmiştir. Sürükleyici, keyifli bir kitaptı.
Adam Fawer'in o çok popüler Olasılıksız kitabını okumuş, aslında beğenmiş fakat beklentileri pek karşılanmamış bir okur olarak bir dönem hayli rağbet gören Empati'ye başladım. 50-60 sayfa okudum fakat sonra elimden düştü araya zaman girdi. Birkaç ay sonra baştan bir daha ele aldım. 160 sayfa okudum fakat yine bıraktım. Aylar sonra üçüncü denemede 5 günde bitirdim romanı. 689 sayfalık bir romana göre okura çok bir şey kattığını düşünmüyorum. Okuduğuma pişman değilim tabii ki okunabilir ama akılda kalıcı, etkisinden çıkılmayacak, eşe dosta ısrarla tavsiye edilecek bir roman değil bence. Tamamen popüler kültürün pohpohlaması ile bir ün kazandığını düşünüyorum. Ben aynı şeyi yazarın Olasılıksız romanında da düşünmüştüm fakat belirteyim bence Olasılıksız, Empati'den daha akıcı idi.
Bilim-kurguyu ne sinemada ne edebiyatta sevemedim.
Birbirimiz için mükemmeldik, ta ki tanışana kadar
“Elli yedi cevapsız arama
Göndermediğim elli yedi mektup,
Elli yedi dikişle yeniden nefes alır,
sonra da lanet olası bir role bürünürüm.
Sana ihtiyaç duymadığım elli yedi gün
Senden vazgeçtiğim elli yedi an
Senden uzaklaştığım elli yedi adım,
Kitabın adı: Kevser
Yazarın adı:Burcu Karataş Metin
Sayfa sayısı:240
6 çocuklu bir ailenin kızıydı Kevser keşke kız olmasaydı doğuda Türkiye'de kız doğmak çok zor kız olarak yaşamak çok zordu ama Kevser yaşadı hem de ne zorluklar aşarak abisi tarafından cinsel şiddete maruz kaldı yaşadı kocadan şiddet gördü yaşadı .
Bravo Kevser kadınların gururusun bu kitabın geliri şiddet görmüş kadınlara gidiyor.
Peki Kevser kim başta yazmıştım 6 çocuklu ailenin üçüncü çocuğu kendisinden büyük bir abla ve abisi var ablası zarif Zarife kendisinden küçüklere hem annelik hem ablalık yapmaktadır babası tarafından tacize uğrar.
Kevser güzel bir kızdır büyüdükçe daha da güzelleşir ve ağabeyi ferhat'ı şeytan dürter ve zorla kevsere sahip olur ve de korkutur kimseye bir şey söyleyemez annesi bir gün fark eder ve fenalık geçirir hastaneye kaldırılır sonra çıkar büyük kızı Zarife evlidir bizde kal der ama kalmaz eve gider tarifegil de onunla birlikte gider sonra Zarife ve eşi eve dönerler.
Sonrasında annemiz sobanın borusunu çıkarır her yeri sıkı sıkı kapatır hepsi aynı yerde yatar sabah eve geldiklerinde Kevser ve kardeşi Musa hariç hepsi ölmüştür Kevser ve musa'yı hastaneye kaldırırlar abla siz Zarife başucundadır olanı biteni anlattırır Kevser ve Musa yetiştirme yurduna verilir ilerleyen zamanda Kevser İstanbul'a nakil olur musa'yı kevser'in öğretmeni evlatlık alır.
Peki Kevser İstanbul'a gittikten sonra neler yaşamıştır musa'ya ne olmuştur iki kardeş görüşebilmiş midir tavsiye edeceğim kitaplardan biri daha...
