Biz Türkler çoğunlukla günlük ömür sürmekte olan halkız, maziyi de istikbali de asla aklımıza getirmiyoruz. İstikbali düşünmemek, maziyi unutturur; maziyi unutma istikbali hatırdan çıkarmaktadır. Beyrut tarafından geçen bütün halklar, kendi işlerini, savaşlarını, galibiyetlerini, sahip olduklarını, denizden çıkmakta olan büyük bir taş dağına kazıyıp gitmişler. Onda dört bin yıllık, üç bin yıllık, iki bin yıllık, elli altmış yıllık, firavunların, nemrutların, kayserlerin, imparatorların hatıra suretleri, hatıra yazıları var; bu padişahların çoğu askerlerini birkaç ay burada tutup geçip gitmişler, lâkin kendi izlerini kaldırmışlar. Bizim mübarek Türkler, Osmanlıların gelmesinden evvel de, sonra da burada bin yıl hâkimlik etmişler, lâkin şu hâkimliklerini bir çizgi ile olsa da hatıra getirmeyi fazla iş olarak düşünmüşler, bu derecede tevazu, ya da tembelliği, tarih baba, ekseriyâ affermiyordur!