“sonra işte, kimliğimi buluyor, yakama iliştiriyorum, nasıl bir kararlılıksa bu, belki de kimliklerin değeri başkalarınca aranıp bulunmalarında yatıyor, kimbilir, sonra toplamaya başlıyorum, giysiler, diş fırçaları, terlikler, lekeler, sözcükler filan, son bir kez, odama bakıyorum, nasılsa hep yanımda götüreceğim beyaz bir hücre, geride bir şey unuttum mu diye, telafi edilemeyecek bir şey, yerine konamayacak bir şey, yalnızca yüzüm geride kalmış, aynadan bana bakıyor, duvar gibi, beyaz bir gece gibi, “yok öyle bir şey” diyor. böyle bir şey yok, her şey geçiyor, her şey yenileniyor. ben mi? iyiyim. gerçekten... yani anlarsın işte, geride kalan yalnızca kan lekeleri.”