Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ensest Roman
Hayal kurmak; bebeklerin, çocukların değil, büyüklerin işiydi. Minicik avuç içlerini ve burnunu vantuz gibi cama yapıştırmış; direkleri sayan o çocukta var olan, ama daha keşfedemediği duygular gizliydi. Küçük Mavi’mizin en yoğun yaşadığı duygu kıskançlıktı. O yaşta bir çocuk her şeyi kıskanmaz mı? Kıskanır. Annesini, babasını kıskanır, yeni doğan kardeşini kıskanır, kıskanır da kıskanır. Çocukluğunu geride bırakıp, hayatın bir parçası olma yolunda yaş aldıkça duyguları gizlendikleri yerlerden kendini göstermeye başlar. Tutku, hasret, aşk, kin, nefret, hırs, dostluk, düşmanlık, intikam gibi büyüklere özgü duygular belirginleştikçe hayal kurmalarını tetikler. Sonra kendini sürekli hayal kurarken bulur.
Sayfa 225 - Mavi UluKitabı okudu
Sonun Sonsuzluğu
1 Acı, bir ırmak gibi Doluyor yüreğime Bardaktan boşanırcasına ağlamak istiyorum Beni artık ne çiçekler Ne çocuklar kurtarır Ne de o her gün Yinelenen doğum.
Reklam
Şafak Türküsü
1 beni burada arama anne kapıda adımı sorma saçlarına yıldız düşmüş koparma anne ağlama kaç zamandır yüzüm tıraşlı gözlerim şafak bekledim
ÖKKEŞ KAPICI Mevsim yazdı, ama yine de yolun iki yanı zümrüt gibi yemyeşildi. Biber bahçeleri, domates bahçeleri olabildiğine uzanıyordu, Bu bahçelerde insanlar, ellerinde küfeleri ürünlerini topluyorlardı. İçlerinde çocuklar da vardı. Ökkeş, bu çocuklara bakarak kendini çok mutlu hissediyor, içinden: "Onlar çalışıyorlar, bense lstanbul'a gidiyorum, diyordu. Ardından da: "Ama başka zamanlar ben de onlar gibi çalışıyorum!" diye düşünüyordu. Bu bahar babasıyla birlikte az mı çalışmışlardı, o fasulyeleri, biberleri, o salatalıkları dikmek için. Hele kabaklar, az mi üzmüştü onları? Kabaği ekeceksin, onlara ark açacaksın , kabak küçücük çıkınca onu devireceksin, sürgününe yol hazırlayacaksın. Bir zaman sonra kabak, kocaman çiçeğini açacak, birkaç gün sonra da ciçek taç yapraklarını dökecek , tam ortasında bir kabak oluşacaktı. Salatalık da öyleydi. O da çok bakım isteyen nazik bir bitkiydi Ökkeş , bunları düşünüyordu. Cip yürüvor. köyleri dağları hep geride bırakıyordu. ...
Bana görüş günü babamdan ve senden haber getirsinler diye avludaki bütün kuşlara seslendim. Hatta demirlerin arasından bile bağırdım. Bugün başkalarına geldi mektup. Oysa onlar kuşlara söylememişlerdi. Belkide benim sesimi duymamışlardır. Yoksa bana küstüler mi? Hani bir kere taş atmıştım bir kuşa. Küserler sonra demiştin sen. Küstüler mi dersin...
'Geri kalmak' acaba birilerinin bize yutturduğu bir dol­ma mıdır?
TDK sözlüğü 'geri kalmak' ifadesi­ni arkada kalmak, gecikmek, çağ­daşlarının ve yaşıtlarının seviyesine gelememek veya on­ların seviyesinde olmamak' biçiminde açıklamış. 'Geri kalmak' ifadesini 'arkada kalmak' biçiminde alır­sak; bilindiği üzere, arkada kalmak ancak 'bir yere gi­dildiğinde' söz konusu olur. Arkada kaldığımıza göre, oraya 'bizden başka birileri de' gidiyor de­mektir. Ve biz, oraya giden o başkalarının arkasında kal­mışız demektir. O gidilen yer neresidir ve oraya niçin gidilmektedir? Oraya gitmek kimin fikridir? Orda bizi bir bekleyen var mıdır? Oraya gittiğimizde bizi kim, nasıl karşılayacaktır? Bunlar bir yana, o gidilen yere, başkalarından sonra gitmenin (yani geri kalmanın) ne sa­kıncası vardır? Yoksa o gidilen yer dar mıdır? Bize otu­racak yer mi kalmayacaktır? Yoksa o gidilen yerde bir şey dağıtılmaktadır da, biz geride kalmakla payımıza daha az şey düşmesine ya da hiçbir şey düşmemesine mi ne­den olmaktayız? Başkaları oraya bizden önce gitse ve biz geri kalsak, bu nasıl bir problem yaratacaktır? Soruları ço­ğaltmak mümkündür. Fakat temel soru şudur:
Reklam
Hayatınızda baharlar hep olsun.
Bir insan aynı yerden kaç kez yaralanır, kaç kez kabuklaşır o yara? Yaralanan o kalpte aşka yer var mıdır peki? Şifa mıdır o yaraya yoksa dáha da kanatır mı orayı bu aşk? Önce annesiz sonra babasız kalan Ekin'in yaşam mücadelesini ele alan bu kitap, sonbaharda bir ölüm ile başlayıp başka bir sonbaharda yine aynı hüzünle mi bitecek yoksa bu kez sonbaharın çiseleyen yağmuru onun hayatını bahara mi çevirecek? Yazarın gerçek bir hikayeden esinlenerek kaleme aldığı bu ilk eserinde yer yer kendi hayatınızdan kesitler bularak hüzünlenecek, yer yer gülümseyeceksiniz.
Sayfa 188 - SiryaKitabı okudu
Zahmet Vakti
Yaşamak bir sokak lambası gibi Bir gece evden atılmış bir çocuk sanki Tek bir damla tek bir ses gibi Aklıma düşüyor Artık delirir koşar şimşeklerim Yaşamak bu nadir ve gevşek Hayır bugün hiçbir kimseyi alkışlamıyorum Ve onların dikilip içi yumurta çürüğü kokan Kristal fanuslarına baka durdukları gibi bakıp durmuyorum Ve bazı bey
Herkes ölmeyecek gibi yaşardı ama ölüm çarpıcı gerçekliğiyle sokaklarda kol geziyordu.Bir saniye sonrasının bile garantisi yoktu.Ölüm, giden için mi yoksa geride kalanlar için mi zordu, bilmiyordum. Çoğumuz ölümden korkardık.Bunun sebebi bilinmezlik korkusuydu.İnsan bilmediği ve gözünün görmediği şeylerden korkardı.Ölümden sonra ne olacak? En korkutucu olan soru buydu.Bilinmezdi.
Sayfa 415 - Dokuz Yayınları Aralık 2021 istanbulKitabı okudu
Fantastik
...Eowyn Hanım peşinden gelerek ona seslendi. Aragorn döndü ve onu gece içinde bir parıltı olarak gördü, çünkü Hanım beyazlara bürünmüştü; ama gözleri ateş ateşti. "Aragorn," dedi, "neden bu ölümcül yola gitmen gerek?" "Çünkü gitmem gerekiyor," dedi Aragorn. "Ancak böyle olursa Sauron'a karşı yapılan
Sayfa 748Kitabı okudu
Reklam
"Hayatta insanlara ikinci bir şans veriyorlar mı sanıyorsun? Buna mı inanıyorsun? Ben sana söyleyeyim, ikinci şans diye bir şey yok. Bu fırsatlar birdenbire yanı başında bitiverir ve sonra ne olduğunu bile anlamadan... sen daha ne olduğunu bile anlamadan uzakta, geride kalmış bir hayale dönüverirler. Sonra ne olacak peki? Sonra elinde ne kalacak? Ben sana söyleyeyim ne olacağını, beni arayıp keşke seni dinleseydim diyeceksin. Keşke şans kapıma kadar gelmişken peşinden gitseydim diyeceksin. Keşke..."
Sayfa 201 - Martı YayınlarıKitabı okudu
Ne yazık! Karşınızda duran, sizi gören, size bakan, sizinle konuşan, sizi yanıtlayan, ama sizi tanımayan birini dünyanın biricik varlığı olarak tutkuyla sevmek, onu bütün kalbinizle sevmek! Yalnızca ondan bir teselli umut etmek ve onun, öleceğiniz için, size gerekli olan şeyi bilmeyen tek varlık olması! Korkmayın; kin beslemek için vaktim yok zaten. Bakın! Güneş, ilkbahar, çiçek dolu tarlalar, sabahleyin uyanıp şakıyan kuşlar, bulutlar, ağaçlar, doğa, özgürlük, yaşam, ne yazık ki hiçbiri benim değil artık. Olayların kaynağını binlerce fersah ötede aramak ve caddeninizi yıkayan suyun Nil'den geldiğini varsaymak ilginç bir saplantı! Ölüm cezası! İşte beş haftadan beri beni varlığıyla dolduran, ağırlığıyla ezen bu tek düşünceyle yaşıyorum. Geride bir anne, bir kadın ve bir çocuk bırakıyorum. Böylece ölümümden sonra üç kadın oğulsuz, kocasız, babasız kalacak. Farklı türden üç öksüz, yasa açısından üç dul. Delikanlı mı? Sizden daha yaşlıyım. Her çeyrek saatte hayatımın bir yılı gidiyor. İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkûmdurlar.
Ana kuzusu Barış.....
Bugün görüş günüydü. Ama kuşlar hiçbir şey getirmediler. Ne babamı, ne de senin mektubunu. Sen bana demez miydin hep, çok istediğin bir şey varsa söyle, kuşlar pazara gidince belki getirirler diye? Kaç gündür söyleyip duruyorum. Bana görüş günü babamdan ve senden haber getirsinler diye avludaki bütün kuşlara seslendim. Hatta demirlerin arasından bile bağırdım. Bugün başkalarına geldi mektup. Oysa onlar kuşlara söylememişlerdi. Belki de benim sesimi duymamışlardır. Yoksa bana küstüler mi? Hani bir kere taş atmıştım bir kuşa. Küserler sonra demiştin sen. Küstüler mi dersin? Ama bir daha hiç taş atmadım ki!
Artık
Kimin artığıydım ki Bu kadar çabuk unutuldum Nasıl bir hevestim ki Kursakta bile kalamadım. Ne de çabuk geçtim mevsiminden Yağmurumsun dedin Yağmama bile izin vermedin
Yediveren yayınlarKitabı okudu
1.345 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.