Belirleyicisi kim?
"Boş zamanlarınızı ne ile değerlendirirsiniz?" diye sorulur ve mutad olduğu üzere verilen cevap "Okuyarak..." diye başlar gerçi bugün bu soruya verilen cevapta bu kadarıyla olsun bir yer tutmamakta okuma etkinliği ve ardı sıra hoşa giden bir dizi etkinlik sıralanarak devam ederdi. Ve bunların hepsine birden, çocukların sek sek atlamasından (hop) veya bindikleri at oyuncaklardan (hob) mülhem, hiçbir yere götürmeyen etkinlik anlamına hobby denirdi. Burada "okumak" bir boş zaman meşgalesidir. Fakat bu soru ve onun soruluş tarzı zannedildiği kadar masum değildi: Okumak bu topraklarda, biraz da sorulan bu soru sayesinde "bir boş zaman meşgalesi" olarak bellendi. İnsanlar bu topraklarda boş zamanlarını "okumak"la dolduruyorlardı, dolu zamanlarında ne yapıyor ve ne yapmaya davet ediliyorlardı? İşlerini yapıyor ve işlerini yapmaya davet ediliyorlardı. İşlerini yaptıklarında zamanlarını dolu geçirmiş oluyor ve boşa geçmiş olup olmadığından kuşkulanmalarına gerek kalmıyordu. Peki zamanlarının dolu geçmesini sağlayan işleri kim belirliyordu?
Sayfa 12 - Say YayınlarıKitabı okuyor
Aklına ve kalbine bir şüphe yahut bir soru geldiğinde, kendine, '' ben bir cevap mı arıyorum; yoksa bir bahane mi arıyorum? '' diye sormalısın. Çünkü cevap arayan cevap, bahane arayan bahane bulur!''
Reklam
Efendisine büyük bir coşkuyla hizmet eden bahçe köpeği Barbos, eski arkadaşı süs köpeği Joujou'nun cam kenarında yumuşak bir minderin üzerinde oturduğunu görür. Bir çocuğun annesine yanaşması gibi sevecen bir şekilde ve heyecanla yanaşır; pencerenin altına gelince inler, kuyruğunu sallar ve atlayıp sıçrar. "Sahibimiz seni malikaneye aldığından beri ne tür bir hayat sürüyorsun, Joujou? Kuşkusuz bahçede ne kadar sık açlık çektiğimizi hatırlıyorsundur. Şimdiki hizmetin nedir?" diye sorar. "İyi şansımın aleyhinde konuşmam günah olur," diye cevap verir Joujou. "Efendim bana doyamıyor. Büyük bir zenginlik ve bolluğun içinde yaşıyorum. Gümüş kaplardan yiyip içiyorum. Sahibimizle oyunlar oynuyorum ve eğer yorulursam halıların veya yumuşak kanepenin üzerinde dinleniyorum. Ya sen nasıl yaşıyorsun?" Barbos, "Ben mi?" der, kuyruğunu aşağı indirip başını eğer. "Eskiden yaşadığımız gibi yaşıyorum. Soğuk ve açlık yüzünden acı çekiyorum; efendimizin evini korurken ayaklarımın üstünde uyumalıyım; yağmur yağınca sırılsıklam oluyorum. Yanlış bir zamanda havlarsam kırbaçlanıyorum. Ama Joujou, nasıl oldu da ben burada boş yere kendimi parçalarken senin gibi zayıf ve küçük biri göze girdi? Yaptığın şey nedir?" Joujou, '"Yaptığın şey nedir' güzel bir soru!" diye cevap verdi alaycı bir şekilde. "Arka ayaklarımın üzerinde yürüyorum."
Kelebeğin ömrü
Gülseren Hanım, Dr. Nüvit Hanım bir hasta gönderdi, "mümkünse hemen alıverin," diye rica etti. Şimdi onu gönderiyorum. Tamam Tuna, bekliyorum. Kapı vuruluyor ve içeri üç hanım giriyor. İkisinin ağlamaktan gözleri kızarmış. Biri ise şaşkın şaşkın etrafına bakınıyor. En yaşlı olan, elime bir kâğıt uzatıyor. Nüvit Hanım'ın bana
Hz. Peygamber’in eğitim-öğretim konusunda her zaman geçerliliğini koruyabilecek evrensel nitelikteki uygulamaları: -Okumaya, yazmaya önem vermesi; -Eğitimde şiddete yer vermemesi; -Şayet öğrettiği konular pratiğe yönelik ise söylediğini önce kendisinin uygulaması veya uygulamalı bir şekilde öğretmesi; -Bir konuyu iyice hazmetmeden diğerine geçmemesi (on âyeti iyice hazmettirmeden diğer on ayete geçmediği rivayet edilmektedir); -Öğrencileri bıktırmaması, usandırmaması; -Öğrettiği kimselerin yaşını, kapasitesini, bilgi ve kültür seviyelerini dikkate alması; -Ortaya soru atarak dikkatleri toplaması ve daha sonra da cevaplaması; -Zekâ geliştirme yoluna gitmesi (bilinen bir hususu bilmece tarzında sorması gibi); -Topluma arz ettiği bir hükmü daha iyi anlaşılabilmesi için gerekli gördüğü durumlarda sebep ve gerekçesiyle birlikte anlatması; -Konuyu örneklerle ve benzetmelerle, gerekirse jest ve mimiklerini de kullanarak ve hatta şekil çizerek sunması; -Sırf tartışmak, çekişmek, inat için ve gereksiz şeyleri sormak dışında, soruya teşvik etmesi ve soruları ikna edici bir şekilde cevaplaması; -Sahabeyi alıştırmak için bazı soruları ve meselelerin çözümünü, hatta bazen kendi huzurunda bile onlara havale etmesi; bu suretle onlara değer verdiğini ortaya koyması, kişiliklerinin ve sorumluluk bilinçlerinin gelişmesine katkıda bulunarak geleceğe hazırlaması; -Sorduğu soruya doğru cevap alınca teşvik ve taltif için, takdirlerini açıkça belirtmesi; -Lüzumu halinde tekrardan kaçınmaması; -Bazen anlatacağı konunun özetini verip daha sonra açıklamaya geçmesi; -Gerekli durumlarda yazdırarak öğretmesi vb
Mevlana İplikçi medresesinde Rahvan bir ata binmiş dönerken Hz Şems dizginlerini yakaladı Ey behlibahattin oğlu söyle Hz Muhammed mi büyük beyazid-i Bestami mi Mevlana yıllar önce Elini sıkıca kavrayıp Beni bul diyen sesin elektriği ile sarsılmış halde kekeler gibi cevap verdi Bu nasıl soru Hz Muhammed peygamberlerin sonudur iyi ama Hz Muhammed kalbin paslanır da bu yüzden Rabb'ime Günde 70 kez istiğfar ederim diyor Halbuki Beyazıt kendimi noksan sıfatlardan tenzih ederim zuhurun Ne kadar da büyüktür diyor ve cübbemin içinde Allah'tan başka bir şey yok diye de ilave ediyor Buna ne dersin eflatinin ifadesiyle Mevlana Kudüs'e soruyor Bu sorunun heybetinden kendinden geçerek cevap verdi Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem her gün 70 makam açıyordu her makam ve mertebeye vardığında bir önce kim makamdan istiğfar ediyordu Beyazıt ise bir tek makamda kaldı ve bu makamın en yüce makam olduğunu sanarak öyle konuştu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.