Tarihi inceleyerek bu incelemelerden genel ilkeler çıkarmanın, gezegenlerin yörüngelerini inceleyerek çıkarmaktan daha güç olduğunu kimse yadsıyamaz. Yine de bana bu güçlükler aşılmazmış gibi gelmiyor. Doğa bilimleri arasında yerleri güvencede olan gökbilim, iklimbilim, çevrebilim, evrimsel biyoloji, jeoloji, paleontoloji (eskivarlıkbilim) gibi
Sorularım aklıma gelmiyor kuşkusuz. Uzun bir süre sonra. Alman filozoflarının yardımıyla öğrendim ki sorular, suyu berrak bir selc benziyor Sel sınır tanımaz, hep akar. Berrak su hep parlat Ancak akan sel işe yaradığı zaman, o berraklık, o parlaklık önem kazanır. Gücünden, berraklığından, yararlanıldığı zaman o sel değerli olur. Sorular da, cevapları olduğunda bir işe yarar. Cevapları olduğunda sorular, suyu berrak bir sele dönüşüR. Sanırım annem bunları biliyordu. Bütün sorularımıza inanılmaz bir sükunetle, büyük bir sabırla cevap yetiştiriyordu. Anlaşılan sorularımızı, suyu berrak, değerli bir sele dönüştürmek istiyordu.
Müzik, toplumun ikinci anadilidir. İnsan kendine, kendi kültürüne yabancılaşmadıkça ne dilinden kopabilir, ne de müziğinden. Bu nedenle de tutarlı bir gelişmede, sanat müziği halk müziğini de içerip gelişir. Farkına varsak da varmasak da sanatsal gelişme böyle olur. Böyle olur da, gene de bu sorular neden aklımıza gelir dersek: Bizim Klasik Sanat Müziğimiz bağlı olduğu Osmanlı kültürü içinde halktan kopuk, yaşamı bütünüyle anlatabilme olanaklarından yoksun, soyut bir müziktir. Bu durum, onun hem gelişmesini engelleyen, hem de halk müziğinden nerede ayrıldığını gösteren başlıca özelliğidir. Halk müziğimiz ise oldum olası çeşitli konularda halkın özlemlerini, ekmekten aşka kadar bütün yaşamını dile getirebilen bir müziktir. Gelişmeye ve geliştirilmeye açıktır. Eğer bu anlamda bir sanat müziğimiz olsaydı, halk müziğine böylesine bir gereksinme duymazdık. Olmadığı için bir Klasik Sanat Müziğimiz, bir de Halk Müziğimiz var.
Ruhi Su İle Bir Görüşme
Konuşan: Süheyla Dura (Süreç, Cilt II, Sayı 6, Nisan-Mayıs-Haziran, 1981)
Sayfa 149 - Konuşmalar, (Adam Yayınları, Birinci Basım: Eylül 1985)Kitabı okudu
ESKİ SÖZLER
Sevdayı bir deli gömleği gibi
ansın giydirdi gözlerin bana
Kir yarısı sensin kuşların gülün
kasırgaların bir yarısı benim
Gömdüm gözlerinin bulutlarına
bir yangın alanı hoyrat başımı
Sesinki dansıdır kelebeklerin
yıldızlar devinir gamzelerinde
Kanamam denizin enginliğine
artık gözlerinin sağnağındayım
Nehirler çağlayan
Oryantalistler hadis ve vahyin arasını ayırırlar. Hadise salt materyalist bir bakış açısıyla bakarlar. Bu da onları İslâmî perspektiften kabul edilemez sonuçlara götürmüştür. Bu sonuçların en belli başlı olanları şunlardır:
a) Hadis-ı' şerifın tabiatını ve Allah’tan gelen ve ismet sıfatı olan bir vahiy olduğunu görmezden gelmeleri. Hadis ve