uzaktan uzağa da taşıdığım
bunca zaman
bir sesin hayali bir görüntünün
bunca tutkun olmasam
seni onlarca biçimde
yeniden yaratabilir miydim?
biriktirdiğim değilsin
seçe seçe ördüğümsün
Ehl-i kitabın herbirinin nefislerini tezkiye etmeleri onları şu noktaya getirmişti. Yahudiler"Cennete Yahûdîler'den başkası giremez", Hristiyanlar ise "Hristiyanlar'dan başkası giremez" diyorlardı. 66 Kur'ân-ı Kerîm, bu iddiada olanların delillerinin bulunmadığını haber vermektedir. "(Ehl-i kitab)
SORUŞTURMA II
1.
Evlilik sizin için hala bir sorun mu?
2.
Bir kurum olarak evlilik size ne zaman ikna edici gelir: Başkalarının evliliğinde mi kendinizinkinde mi?
3.
Başkalarına hangisini daha sık öğütlediniz: a. ayrılmalarını mı?
b. ayrılmamalarını mı?
4.
Taraflardan birinde ya da diğerinde, hatta her ikisinde de yara izi bırakmayan bir barışmaya tanık oldunuz mu?
5.
İyi bir evlilik hangi sorunları çözer?
"Sorular soruları getiriyor, iş İçinden çıkılamaz bir hal alıyordu. Caner, olayların bu şekilde sarpa saracağını biliyor. İpucu yoktu işte. Başladıkları noktaya geri dönmüşlerdi."
Sir Norman Angell bize "insanın meraklı entelektüel tarihine oldukça uygun olduğunu, en basit ve en önemli soruların en az sık sorduğu sorular olduğunu" söylüyor. Ve filozof-asker Glenn Gray, II. Dünya Savaşı'ndaki kişisel deneyimlerinden bahsederken, “çok azımız, kendimiz ve tutunduğumuz bu dönen dünya hakkındaki gerçek gerçekleri keşfedecek kadar uzun süre gerçek benliğimize tutunabilir. Bu özellikle," diye gözlemliyor Gray, "savaştaki erkekler için. Büyük tanrı Mars, krallığına girdiğimizde bizi kör etmeye çalışır ve ayrıldığımızda bize içmemiz için Lethe'nin sularından cömert bir bardak verir.”
Manfred Wagner yeni Mozart kitabına" "Mozart'ın yaşamı hakkında çok az bilgimiz var. 2006 Mozart yılının bu konuda çok şey değiştireceğinden kuşkuluyum" diye başlıyor. Bu yüz- den bu çalışmanın ağırlık noktası biyografi değil, Mozart'ın dine yaklaşımı, din ve masonluk, Mozart ve yaşadığı dönemin top- lumu, Avrupa ve Aydınlanma gibi birçok önemli sorun, sorular ve tek tek bakış açıları yer alıyor. Yazar tarafından operalar, in- san olarak Mozart perspektifiyle yorumlanıyor ve şu tezde yoğunlaşıyor: "Mozart için opera Aydınlanma demektir". Mozart Aydınlanma dendiğinde bir cennet düşünmedi; tersine somut sorunları çözülebilir olarak gördü ve buna bağlı soruları he- defe yönelik ve yansıtılabilir olarak değerlendirdi. Mozart'in bilgisi dahilindeki Aydınlanma'dan kastedilen, II: Joseph'in Ay- dınlanma pratiğidir. Habsburg Hanedanlığı'nda reforma çağ- nyi felsefe değil, yeniliklere yol açan pratik Aydınlanma yapar. IL Joseph'in reform çalışması devletin ve toplumun hemen he- men bütün alanlarını kapsıyordu. Gerçi Aydınlanmacı des- potizmin politik sistem olarak yerini sağlamlaştırıyordu ama en azından sistemde kısmi değişimleri hedefliyordu. Ancak onun liberal, cumhuriyetçi ya da demokratik bir programdan yana olup olmadığı çok kuşku götürür. Bu
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
Kum taneleri var ya onlardan birindeyim
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
Sesin bir
_Benzer hadiseleri benzer şartlar veya benzer şartları benzer hadiseler meydana getirmektedir.
_O, senin mutluluğunu senden daha çok ister ve senin çıkarlarını da senden daha iyi bilir. Çünkü o, senin idrakinin ve aklının sınırlarının üstünde bir varlıktır
_Türkler, savaşçı karakterleri ve kahramanlıkları nedeniyle islâmın kurtarıcısı olmuşlardır.
İmparator II. Frederick, insanların doğuştan getirdiği dilin dinamiklerini merak etti ve sonu korkunç bir şekilde nihayetlenecek olan deneyini yapmaya karar verdi. Çılgın kralın diğer bir amacının da Tanrı tarafından, ilk insanlar olduğuna inanılan Adem ve Havva'ya hangi dilin verildiğini keşfetmek olduğu da söyleniyor.
Çocukların, içine doğdukları sosyal çevreleri tarafından onlara öğretilecek olan dışında; doğuştan getirdikleri bir dil sistematikleri var mıydı? Eğer çocuklara, konuşma denilen olgu öğretilmezse, büyüyünce nasıl bir iletişim yöntemi kullanacaklardı? Beynini kemiren diğer sorular da bunlar olmalıydı.
İmparator, talimatını verdi ve tam elli bebek denek olarak ailelerinden koparıldı. Bebeklerin bakımından sorumlu bakıcılar, deneklerin sadece altlarını değiştirip, mamalarını vermekle yetindiler. Bebeklerle hiçbir iletişim kurmadıkları, konuşmadıkları gibi göz temasında dahi bulunmadılar. Deney belirli bir süre devam etti ve bebeklerin tamamı, konuşacak yaşa gelmeden hemen önce hayatlarını kaybettiler.
Uzmanlar, günümüzde bu durumu kabaca şöyle açıklamaktalar:
Bebeklerin ölmesine neden olan sebep, beyindeki hipokampus merkezinden başka bir şey değildi. Zavallı deneklerle hiçbir şekilde iletişim kurulmadığı için, bebeklerin beynindeki hipokampus bölgesi, kendisinin istenmediğini düşündü. Ve bu mesaj, tüm beyne yayıldı. Beyin, bu mesajı aldığı için bebeğin ihtiyaç duyduğu gerekli nörolojik salgılamaları durdurdu. Dolayısıyla bebekler de yavaş yavaş ölmeye başladılar.