Hala okumaktayım. İnsanın kendini tanımasında yol gösterici, sağlam bir kitap. Yalnız şunu söylemeden edemeyeceğim; kitap kapağı bu kadar çirkin olmak zorunda mıydı acaba? Kabalcı'nın bu konuda bi kere daha düşünmesi gerek bence.
Edit: Uzun soluklu bir okuma oldu. Zaten birden okuyup sindirilecek bir kitap değil. Varoluşa dair hepimizin yaşadığı sıkıntılara açıklık getiriyor yazar. Ölüm anksiyetesine çok geniş bir bölüm ayrılmış. Diğer bölümler ise Özgürlük (Sorumluluk-İsteme), Yalıtım ve Anlamsızlık.
"Özgürlük ağır bir yüktür, ruhun yüklenmesi gereken büyük ve garip bir sorumluluk. Kolay değildir. Verilen bir armağan değil, yapılan bir seçimdir; bu seçim de zor bir seçim olabilir. Yol Yukarıya, ışığa doğru çıkar; ama yüklü yolcu oraya hiçbir zaman varamayabilir."
Sanatta, siyasette, dinde veya başka bir alanda devrimci olup da, bir hayvandan başka bir şey olmadığı o sıradışı anın farkına vararak, ölen danaların sorumluluğunu değil de, ölen danalar karşısında sorumluluk hissetmeyen biri var mıdır?
"Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün topluma karşı işlenmiş bir suçtur.
Bu bilinci paylaşmak ve bu sorumluluğu yerleştirmek zorundayız.
Uygarca paylaşılan sorumluluk bilinci, özgürlüğün de, demokrasinin de tek güvencesidir.
Bu güvence sağlanmadıkça, demokrasinin temeline tek bir taş bile konmuş olamaz.
Unutmayalım ki;
"cesur bir kez, korkak bin kez ölür".
Önemli olan,insanın böyle bir toplumda "mezar taşı" gibi
suskunluk simgesi olmamasıdır."