MUTLULUK SEN HAYATINI DEĞİŞTİRİNCE GELİR
Romane Gardener, geçmişinde birkaç kişi tarafından resmen ruhu tüketilmiş bir kadın ve kendini iyileştirmenin yollarını ararken yepyeni bir insana dönüşür.Bu dönüşümü kendiyle sınırlandırmamaya karar vererek insan davranış bilimi ve gelişimine yönelik eğitimler alır.Sonrasında ise Davranış Akademisi adını
Albert Camus, bu eseri yazdığında 22 yaşında olduğunu okuyunca aklıma şu soru düştü:
22 yaşındaki bir delikanlının ergenlikten yeni çıkıp gençliğin ilk demlerinin yaşandığı çok genç bir yaşta hangi uzun ve çileli yaşam deneyimleri geçirip hangi algı seviyesiyle düşüncelerini geliştirip iç dünyasında
Sorun, ahlaki konumlanışlardaki bu ayrılık sınırında durmaz; aksine, bütün bu farklı konumlanışların her birinde değişik dereceler buluruz veya altında pek çok tür görürüz. Ahlak hakkındaki modern felsefi bakışı, fikrî bir karmaşa gibi gösteren bu derece ve türlerin genişlemesinin bir yerde duracağına ilişkin umut verici bir durum da yoktur. Her ahlaki konumlanış, kendisinin ulaştığı noktaya sadece akılcı ilkelere uymak suretiyle ulaştığını öne sürmektedir. Oysa hiçbir şey, bu iddia kadar akılcılığa zarar veremez. Şöyle ki [ahlak alanındaki] bu pek çok iddianın aynı zamanda ve aynı yerde doğru olduğunu kabul edecek olursak, akılcılık tutarlılıktan yoksun bir özellik olur ve böylece iddia edilen akılcılık, akılcı olmamış olur.
Kıyamet her an kopacakmış gibi beklenti ve Ömrün kısalığını görüp dünyevi hedefsiz plansız kalmak sorunsalı...
Hiçbir şeye ne gücüm ne hevesim var sorunsalı
Böyle gitsem sonum ne olur
Gitmesem ne olur sorunsalı
Ikisinde de önemli olan kulluk değil mi
Hangisini seçeceğim acaba
Seçtiğimde nasıl yapacağım sorunsalı...
Sorun sorun sorun...
Kaç kaç kaç
Allah'a havale
İlk gençlik yıllarımda Sefiller'i okumuştum. Adeta büyülenmiş, dehşet içinde kalmıştım kitabın güzelliği karşısında. Yıllar içinde bunun 'dünyanın en güzel kitabı ' olmadığını ama yine de güzel ve değerli bir eser olduğunu düşünmeye başladım. Yazarın diğer kitaplarını sanırım bu sebeplerle, okumayı erteledim. Bu kitaba başlarken de
ÜLKECE BAZI BAZI KADIN SORUNSALI :))
*Para kazanmaya başladıktan sonra yürüyüşü değişir.
*Annesinin "prenses kızım" telkiniyle kendini Kraliçe Elizabeth zanneder. Bı havalar sanki ejderhası var.😅
*Aynaya bakmadan erkeklere not verir. "Erkek dediğin" diye başladığı cümlenin sonunu " itaat etmeli" diye
"Onun düşlerini biliyor muyum? Ya da başkalarının düşlerini. Bilmesem bile Gül’ünkileri sezebiliyorum. Günlük düşler onunkiler. Kendisiyle barışık biri, sıradan. Verilenle yetiniyor. Bir gölge gibi yaşayacak, sonra da silinip gidecek. Beni hiçbir zaman anlamayacak. Ne kadar yabancıyız. Birbirimizi tanımadan evlendik. Çünkü başkaları bizi birbirimize uygun gördüler. Yine başkaları! Ona göre işler yolunda. Coşku yok yaşamımızda; nedenini soruyor mu? Sormuyor, çünkü evlilikler böyle olur. Başkaları nasılsa biz de öyleyiz. Yani sorun yok! "
Pek çok koşup da pek fena yorulmuş insanların soluk sesleri gibi nefes alışlarım,aritmik,hantal.
Odanın içine vuran ışığın membağı gündüz olmaktan mı yoksa lime lime paŕçalanmaktan balık ağlarına dönmüş topraktan sızan gece lambalarından mı ,belli degil.
Ürkerek uzanıp almaya çalıştığım içeri süzülen aydınlık parçalarının ,peyderpey
İlk Önce Biraz Kitaptan Bahsedeyim:) Kitapta Diyarbakırlı yakışıklı Şahin ile Balıkesirli güzeller güzeli Gülşah'ın İzmir Ege Üniversitesi'nde tanışmalarıyla başlayıp yıllarca süren gerçek bir aşk hikâyesi anlatılır. Ama gelin görün nasıl anlatılmış :)
Gülşah üniversitenin şenliklerinde şahini görür. O görüşten sonra aklı hep