"Solucan var da ondan sarı bu çocuk, bu kadar," diyordu komşular. Ama, solucan peynirden, şekerden olurdu. Oysaki oğlanın peynir yüzü gördüğü yoktu; şekeri de karısının dayısına gittikleri zaman yiyordu.
Şehrin dışında büsbütün kendini belli eden bir poyraz, ovayı kıvrıla kıvrıla dolaşıyor, kavakları, ıslıklar çalarak birbirleriyle kucaklaşmaya mecbur ediyordu.