Çıkmıyor aklımdan gözleri
Bana sebat ver ya Rabbi.
Günışığı geceye nasıl sızıyorsa,gün nasıl her daim doğuyorsa ; öyle o'da aklımın ufkunda,her gün her vakitte daimi istikrarla koruyor kalbimdeki yerini.
Günü gecesi de yok, aklımda dolanır durur.
O dolandıkça kalbim sanki bir kuş olur,sonsuz mavi gökyüzünde kaygısız kanat vurur.
Fakat işte yetmiyor düşünmek,özlemek kanırtıyor insanı. Eksik kalmanın sancısı benzemiyor hiçbir şeye. Tasvir edilmese dört kitapta ayet ayet, şüphesiz derdim ki cennet işte bu nazlı güzelin kendisi ve cehennem o güzelin yokluğunda geçen her saniye,onsuz gidilen her yer onsuz içilen her damla su...
Ah , Allah'ım,söze başlarken de sana yalvardım sözü bitirirken de huzuruna kapanayım,sen ki canların canısın,huzurun kaynağısın,ruhların gıdasısın. Beni mahrum etme o şirin kulunun suretinden,elleri hiç eksilmesin ellerimden. Herkes söyler belki "ölmez kimse hasretten" fakat şu aciz kulun yaşarken ölüyor,onsuz kalırken.
Yüzbin defa tekrar edip duruyorum ,söylenmeye değer tek söz olan onun adını. Söz uzadı,gece güne yaklaştı,geceyle gündüzü birleştirdiğin gibi bizi de öyle kavuştur ya rabbim. Gece senin,gündüz senin,ben senin o senin ...
Kitabı 2 senedir okumaya niyet ediyordum. Bir türlü başlayamıyordum, çok şükür başlayıp bitirmek nasip oldu :) fakat bitirirken biraz kitabın sonunda da geçen o tabiri yani "Oblomovluk" yani tembellik yapmış gibi bir şey oldum. Kitabı 35 gün de bitirdiğimden bu tabiri kullanıyorum. Çünkü başladığım kitabı çabucak bitiren insanlardanım.
Tahminen yirmi yıl önce çıkmıştı bu şarkı karşıma, hayatın çok güzel olacağını sandığım mücadeleyle tüm sorunları aşacağımı düşündüğüm zamanlarda. Yıllarca hiç geçmedi o umudum zifiri karanlık kuyularda dahi rahatlık vardı bir güneş ışığı gibi hem yol gösteriyor hem mutlu oluyordum nasılsa birgün o mutluluk gelecekti. Sonra anladım
ki YOKMUŞ ÖYLE Bİ DÜNYA, o umudum bitti. Yanlış olanın ben olduğumu anlafım kendi ütopya mı yaratacağımı sanarken bir nefes alacak gücümün olmadığını gördüm. Şimdi bu şarkı tekrar çıkınca karşıma anladım ki beni bana anlatmış. KANADIM KIRIK BEN NEYLEYİM, YARINIM YIKIK YİNE DERTLİYİM, SONUMU BEN DEĞİL ALLAH YAZAR KAYBOLDUM NERDEYİM. yinede ne allah a nede o insanlara ne bi sitem nede bir öfkem yok onlar hep oldukları gibilerdi sadece olmayanın yaratılmayanın peşinde koşan bendim daha doğrusu benmişim. Masallar peşinde k8şan hülyalar aleminde olan. Bugün onuda anlıyorum, o mutluluk masallarını yazanlar ben gibilermiş. Yaşayamadıklarını hayallerini kapıda dökmüşler ben gibi bir meczup da inanıp tajılmış peşlerine. Yavaş yavaş son demine yaklaşırken söylecek söz kalmadı galiba tıpkı günde bir eser bitirirken üç yıldır bi kitabı bile okuyamayıp her şeye bir sözü varken iki satır yazamadığım gibi. Belkide farkında bile değilim bunlar son hatıranın son cümleleri. youtu.be/F2sZlan3g4o?si=...
“Kırılan ne varsa tamir ederim – yürek dışında.” Kitabın ana cümlesi bu. Romanın baş kahramanı Yakov bir Yahudidir ve tamircilik yapmaktadır. Yeni geldiği Kiev’de Hıristiyan bir çocuğun işkence ile
öldürülmesi suçu ile tutuklanır. Yakov tamamen masumdur fakat bunu kanıtlayamaz. Çünkü devletin tüm baskı aygıtları onun bu suçtan hüküm giymesi ve bu
İyi Aile Yoktur Bu kitapla tanışmam çok yakın bir arkadaşımın 2 sene önce muhakkak bu kitabı oku Sena demesiyle başlamıştı. Ne yalan söyleyeyim çok prim verme taraftarı değildim çünkü sanıyordum ki bunu yaparsan daha iyi olur gibi sığ önerilerle dolu bir kitaptı.
'Do not judge a book by its cover' sözünden yola çıkarak bir şans vereyim
Hz.Hatice'nin ilk kocasından olan oğlu Hind b.Ebû Hâle Hz.Hasan'ın isteği üzerine Peygamberimiz'in üstün vasıflarını şöylece dile getirmektedir:
Resûlullah daima düşünceliydi. Onun susması konuşmasından uzun sürerdi.Lüzumsuz yere hiç konuşmazdı.Konuşmaya başlarken de sözü bitirirken de Allah'ın adını anardı.Sözleri hak ve doğru olup, birçok mânayı veciz bir şekilde az sözle ifade ederdi.Konuşurken ne fazla ne de eksik söz kullanırdı. Hiç kimsenin gönlünü kırmaz, kimseyi hor görmezdi.En ufak bir nimete bile saygı gösterir,hiçbir nimeti basit görmezdi.Bir nimeti ne hoşuna gittiği için över ne de hoşlanmadığı için yererdi.
Dünya işleri için kızmazdı.Fakat bir hak çiğnendiği zaman öyle bir kızardı ki o hak yerini buluncaya kadar öfke ve gazabını hiçbir şey,hiçbir kimse önleyemezdi. Buna karşılık,Resûlullah,kendi şahsına ait bir mesele hakkında kimseye kızmaz ve intikam almayı düşünmez,aksine hilim ve kerem sahibi olarak,kötülük edene iyilikle mukabele ederdi.
Kızdığı zaman hemen kızgınlıktan vazgeçer ve kızdığını belli etmezdi. Neşelendiği,ferahlandığı zaman gözlerini yumardı.En fazla gülmesi tebessümdü.Gülümserken de mübarek dişleri parlak inci taneleri gibi görünürdü.
İlksöz: Herkesin bir keder ritmi vardır.
Roland Barthes'in, annesi ile arasında kuvvetli bir sevgi bağı var. 62 yıllık anne oğul iliskisinin her evresinde bu kuvvetli bağ hiç zedelenmez. Annesinin son zamanlarında, hastalık nedeniyle bakıma ihtiyaç duyduğu anlarda hep yanındadır. Annesinin kaybı da doğal olarak sarsıcı olur. Annesini
"Her Türk, yüreğine acılar dokuyan bir tezgâhtır. Yüreğinize acılar dokuyabilmek için, bir yüreğinizin olması gerekir. Biz kalbin çocuklarıyız. İç hayatlarımız, dünyanın neresinde olursak olalım, Anadolu'nun türkü ve öyküleriyle şekil bulur, bu toprakların öyküleri ruhlarımızı mayalar."
Hayat Teselli Bulmaktır
Kitabı bitirirken son