Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Serpil Kartoz

Serpil Kartoz
@srpldmrl
Kahve kokusunu, kitap kokusunu bir de yağmurdan sonraki toprak kokusunu parfüm yapsınlar
300 okur puanı
Eylül 2017 tarihinde katıldı
779 syf.
9/10 puan verdi
·
17 günde okudu
Dostoyevski yazdığı bi mektupta bu kitap için “kafamdakilerin yüzde onunu bile kağıda geçiremedim” demiş. İppolit'in açıklamasından: "Her dahice düşünceyi ya da herhangi bir yeni düşünceyi, bunu da bırakın, kafada doğabilecek herhangi bir ciddi düşünceyi üzerine ciltler dolusu kitaplar yazsanız ve otuz beş yıl bunu durmadan insanlara açıklasanız, yine de kafatasınızdan çıkmak istemeyen ve sonsuza dek sizinle kalacak olan bir yanı kalır bu düşüncenin; böylece de düşüncenizin belki de en can alıcı yanını kimselere aktaramadan ölür gidersiniz."
Budala
BudalaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201224,9bin okunma
Reklam
456 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Sadelik ve basitligin aslında ulaşılması gereken bir hedef oldugunu, basite ulaşmanın aslında ne kadar zor oldugunu anlatan bir başyapıt. Öyle bir anlatıma sahip ki maceradan felsefeye, aşktan siyasete birçok konuyu harmanlamış ve genis bir yelpazeyle serinletir duruma evrilmiştir. Ve aslında hayatımıza olan etkimiz, akıp giden ırmaktaki bir gül yaprağının ırmağa olan etkisi kadar... Kadere inanip kaderci olmayanlara hitap eder gibi.
Şibumi
ŞibumiTrevanian · E Yayınları · 20228bin okunma
208 syf.
7/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Alıntıdır: 1963 Arthur Schnitzler ödülü’ne değer görülen Marlen Haushofer’in en sevilen romanı DUVAR kendi içinde sıkışıp kalmış modern insanın varoluşsal yalnızlığını betimlerken, insanın hüküm sürdüğü dünyada ancak bir metafor olmaktan kurtarıldığında saydamlaşan “duvar”ın arkasındaki yalnızlığı biraz olsun dindirecek bir beceriye de işaret ediyor: Sevgi
Duvar
DuvarMarlen Haushofer · Yapı Kredi Yayınları · 2023122 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
416 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
Kitaptan alıntıdır: Yaptığımız her şeyin yalnızlık korkusundan yapıldığı doğru mu? Hayatımızın sonunda pişmanlık duyacağımız her şeyden vazgeçmemiz bu yüzden mi? Düşündüklerimizin bu kadar nadiren söylememizin nedeni bu mu? Yoksa niye bütün o şiddetli geçimsizlik çekilen evliliklere, yalancı arkadaşlıklara, can sıkıcı doğum günü yemeklerine tutunup kalıyoruz ki? Bütün bunlardan vazgeçseydik, sinsice gelişen şantaja bir son verebilseydik ve kendimize tutunsaydık, ne olurdu? Bastırılmış arzularımızın ve onların tutsaklaştırılmasına duyduğumuz öfkenin bir fıskiye gibi fışkırmasana izin verseydik? Çünkü korkulan yalnızlığın temelinde ne vardır aslında? Söylenmeyen sitemlerin sessizliği mi? Evlilik yalanlarının ve dostane yarı gerçeklerin mayın tarlasından soluğunu tutarak görünmeden geçmek için duyulan zorunluluğun olmaması mı? Yemek yerken karşımızda kimsenin oturmaması özgürlüğü mü? Yaylım ateşi gibi süren buluşmalar kesildiğinde önümüzde açılan zamanın bolluğu mu? Bunlar harika şeyler değil mi? Cennetsi bir durum? Öyleyse neden korkuyoruz bunlardan? Nesnesini düşünmediğimiz için var olan bir korku mu duyuyoruz sonunda? Düşüncesiz ana-babalar, öğretmenler ve papazlar tarafından kafamıza sokulmuş bir korku? Özgürlüğümüzün ne kadar büyüdüğünü görselerdi başkalarının bize imrenmeyeceklerinden nasıl bu kadar emin olabiliyoruz?
Lizbon'a Gece Treni
Lizbon'a Gece TreniPascal Mercier · Sia Yayınevi · 20211,374 okunma
544 syf.
8/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Kitabın arka kapağında yazılanlar ise şöyle: Yirmi yıl önce Francis Petrel kendi iradesi yok sayılarak ailesi tarafından bir akıl hastanesine gönderilir ve uzunca bir müddet orada tutulur. Ta ki seri cinayetler işlenip hastanenin kapıları mühürleninceye dek. Yıllar sonra, üstü örtülü ve unutulmaya yüz tutmuş olaylar silsilesi kararlı bir dedektifin soruşturma talebiyle yeniden irdelenir. Francis yaşadığı gerçekliğe dönmüş olmasına rağmen hâlâ sesler duymakta ve ancak ilaçlarla bu sesleri susturabilmektedir. O günlere dair anıları içine bir korku salar ve o da yaşadığı her anı zihninin tozlu raflarından indirip gün ışığına çıkarmaya, yazmaya niyetlenir; elinde kısalıp duran kaleme bir palamar gibi asılarak. Kağıt yerine evinin duvarlarına yazmaktadır hikayesini. Karanlığın içinde ona göz kırpıp duran, delilerin kendisine “Melek” dediği ölüm saçan gizemli bir psikopatla baş etmek hiç kolay olmayacaktır. Gerçekte böyle biri var mı yok mu, o bile bilinmezken.
Şizofren
ŞizofrenJohn Katzenbach · Koridor Yayıncılık · 20122,221 okunma
Reklam
2163 syf.
9/10 puan verdi
·
387 günde okudu
“İnsanoğul hiç belli olmaz Ağam. Bugün böyleyse, yarın şöyle. İnsan her gün yeniden doğabilir isterse Ağam. Ama her sabah anadan yepyeni, başka bir insan olarak doğabilir. İyi de doğabilir, kötü de.. Şimdi bu baktığın, gördüğün benim, yarın bir iş yaparım ki senin de, benim de aklımızın köşeceğinden geçmemiş ola. Onun için tevekkül ol, daha çok arama, üstüne varma.” İnsanoğlunu anlamak o kadar kolay değil. Kuşlar da, böcekler de göründükleri gibi değiller. Bu dünyada her canlının bir huyu vardır, insanın da yüz bin huyu vardır. Bak Ağam, dünyada bir insanı, karımı, kardeşlerimi, kızımı oğlumu, anamı babamı tanıdım dersen yalandır. Halka zulmeden ağalar da insandır. Ona başkaldıranlar da. Serinin ilk ciltlerinde anlatı sonlarıyla bizi tatmin etse de bu çarpık düzenin böyle devam edeceğine dönük kötü bir önseziye kapılırız. Ama sorunun kişiler, çözümün öldürmek değil öğrenmek olduğunu da sezeriz. İnce Memed düşündürür bizi: “Bu dünya böyledir,” diyordu. “Sular hendeğine dolar. İnsanlar doğar ölür, gün doğar batar. Ağaçlar büyür çürür. Sular akar, bulut ağar. Ağayı öldürürsün ağa gelir yerine. Bir daha öldürürsün, bir daha gelir.” Ancak güvenmekten de asla vazgeçmez insana “Kader kader… Buna kader demezler Abdi Ağa!” dedi. Bu kader değil. Bir kedinin, köpeğin, uçan kuşun, neyin üstüne bu kadar varırsan birincisinde korkar, ikincisinde… Üçüncüsünde canını dişine takar kaplan kesilir… Parçalar seni. İnsanların üstüne bu kadar varmamalı… … Bu insanoğluna bir var, çöpünü, sineğini güvenmezsin, bir var, canını kaldır at önüne, canı gibi korur.”
İnce Memed Seti (4 Kitap)
İnce Memed Seti (4 Kitap)Yaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 20211,546 okunma
144 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Arka kapakta yer alan Hacı Bektaş Veli’nin de dediği gibi “Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde. Hakk’ın yarattığı her şey yerli yerinde. Bizim nazarımızda kadın erkek farkı yol. Noksanlık eksiklik, senin görüşlerinde.”
Issız Kadınlar Sokağı
Issız Kadınlar SokağıCanan Tan · Doğan Kitap Yayınları · 20191,355 okunma
1808 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
114 günde okudu
Tolstoy’un akıllara durgunluk veren, kaleme alınması 7 yıl süren romanı. Kitabı okurken Tolstoy’un Rus milliyetçiliği hakkında fikir edinmeniz mümkündür. Biz atalarımızı pek övmeyi beceremesekte, özellikle Borodino savaşının anlatıldığı kısımla beraber başka milletlerin kendi halkına nasıl da gereken özeni gösterdiği ortada. Öyle sıra dışı betimlemer okuyorsunuz ki yazara olan saygınız epey artıyor. İnsanlık tarihine büyük etkisi olan o yılların öğrenilmesi için okunması gereken kitap.
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)Lev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201920,9bin okunma
394 syf.
10/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Dostoyevski’nin duyguları,kalpleri ve bedenleri ezilen onurları kibir derecesine kadar varan insanları anlattığı romanıdır. Özellikle iki kadının Alyoşa’nın kimin daha çok sevdiği ve mutlu edebileceği konusunu iki yakın arkadaş ya da kardeşmiş gibi konuştukları bölüm tüyler ürperticidir. Bu arada kimi ve neyi sevdiği belli olmayan, zayıf karakterli, tutarsız, iki kadın arasında devamlı gidip geldiği halde bir türlü karar veremeyen, bağımlı kişilik Alyoşa karakterine kırgınım.
Ezilenler
EzilenlerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202218,4bin okunma
113 syf.
9/10 puan verdi
·
11 saatte okudu
Okuduktan sonra “eve gelip selam durduğumdur”, “yari görüp aşk ile baktığımdır”, “kalemde ucun bittiğidir” kalıbında cümleler kurduk bir süre. Düşünün ki öyle etkileyici bir kitap.
Ağrıdağı Efsanesi
Ağrıdağı EfsanesiYaşar Kemal · Adam Yayınları · 200727,1bin okunma
Reklam
152 syf.
8/10 puan verdi
·
33 saatte okudu
Mata Hari’nin tek suçu özgür bir kadın olmaktı; sınırlar ve sınırlamalarla dolu bir dünyada kaderine boyun eğmeyen bir kadın. “Yanlış devirde doğmuş bir kadınım ben, hiçbir şey düzeltemez bunu. Gelecekte hatırlanacak mıyım bilmiyorum ama şayet hatırlanırsam mağdur bir kadın olarak değil, cesur adımlar atmış ve ödemesi gerek bedeli korkmadan ödemiş biri olarak görülmek istiyorum.”
Casus
CasusPaulo Coelho · Can Yayınları · 20165,8bin okunma
320 syf.
6/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Kitaptan alıntıdır: “Acı çekmeliydi insan! Var olmak için, var olduğunun bilincine varmak için! Havva’nın Adem’e uzattığı o elmanın kabuğundaki tattı beni durmadan içine çeken acımasız deprem! İnsanın cennetten kovulmasına neden olan acının tadıydı bu! İnsan dünyaya zevk, Sefa için değil acı çekmek için gönderilmişti! Çünkü insanın cennete layık olmadığına karar verilmişti, otuz üç yaşında yaratılan insan, büyük bir bedene sahip ancak ufacık bir çocuktu daha o zamanlar! Acılardı büyüten insanı, ne kadar acı çekmişse o kadar olgunlaşırdı insan be ne kadar olgunlaşırsa o kadar layık olurdu cennete!”
Şizofreni Yalnız Oynanmaz
Şizofreni Yalnız OynanmazRahmi Vidinlioğlu · İlya Yayınları · 20121,068 okunma
192 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Kara mizahın ustalıkla ele alındığı kitap 1973 yılında yazılmış olsa da, günümüzü halk ağzıyla anlatmıştır. Yer yer güldüren, düşündüren muhteşem bir eser.
Donumdaki Para
Donumdaki ParaMuzaffer İzgü · Bilgi Yayınları · 2007253 okunma
144 syf.
6/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Kitaptan alıntıdır: “Her sile dediğimizi yapsa ulus çok geçmeden özgürleşmiş olurdu; kastettiğim halkın zekasıyla erişebileceği bir yerde tuttukları açıklamalarıyla bilginlerin bahşettiği özgürleşme değil, insanın kendi kendini eğitirken -icabında bilginlere karşı- kazandığı özgürleşmedir.”
Cahil Hoca
Cahil HocaJacques Ranciere · Metis Yayıncılık · 20142,267 okunma
304 syf.
8/10 puan verdi
·
7 günde okudu
“Güzellik nerededir? Diğerleri gibi ölmeye mahkum büyük şeylerin içinde mi, yoksa hiçbir iddiada bulunmadan, anın içine bir sonsuzluk tomurcuğu yerleştirmeyi bilen küçük şeylerde mi?" Bu roman bence bu küçük şeylerin hem sızısını, hem sevincini derinden yaşatıyor insana. Belki de bu derinlik yüzünden tüm roman boyunca kendimi Madam Michel gibi hissettim. Öyle bir heyecanla, ellerim titreyerek, hiç bitmesin isteyerek ve sonunda "keşke bunu ben yazmış olsaydım," dedim. Dünyada daha edebi, daha güzel binlerce roman olabilir ama ben, bana olduğu gibi tek bir kişinin bile içine işleyecek olsa, bu kitabı yazmış olmayı dilerdim; inceliklerin, zarafetin, kendini kendine saklamanın, dostluğun ve ihtimallerin romanını. Sevmek, beğenmekten çok başka bir his ya hani, ben bu kitabı sevdim
Kirpinin Zarafeti
Kirpinin ZarafetiMuriel Barbery · Kırmızı Kedi Yayınları · 20207,4bin okunma
81 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.