Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sevmekten, yürekten istemekten ve Yaradanın aşkı ile yaşamaktan daha güçlü ve ateşleyici ne olabilir şu hayatta!
intiharın soytarı söyleviyle akıl hastanesinin granit basamaklarında lobotomiye kuvvetle istek duyanlar, ve bunun yerine kendilerine İnsülin ve Metrazol şok terapisi elektrikli su terapisi psikoterapi meşguliyet terapisi masa tenisi & hafıza kaybının somut boşluğu sunulanlar,
Reklam
Hatice Gül yazdı... EFELYA'YI BEN DE OKUDUM... Kitapta büyük bir kusur var hocam, 1'i 3'e bölememişsiniz. Gönül koymayın lütfen, bu konuya aşağıda değinmeden edemeyeceğim. "Adamın biri bir gün..." diye başlayan cümleler, buradan Artvin'e yol olur. Adam'ın biri her gün, her saat, her dakika eliyle, eliyle
Bazı çocuklar günlerini şu mesajları vererek geçirmektedir: "Hey! Beni duyan var mı? Beni gören var mı? Benimle kimsenin ilgilenmediğinin farkında mısınız? Kalbim ağrıyor anlıyor musunuz?" Yetişkinler günden güne bu mesajları görmezden gelmektedirler. Oyun odasında çocuk fark edilir, dinlenir, duyulur, çocuklara cevap verilir ve onların kendi hayatlarını çizmelerine izin verilir.
En güzel terapi
Mac kucağına çıktı. Bu pozisyonda Diogee'den yalnızca bir karış ötedeydi ama başka bir bakışma yarışına girmediler. İkisi de yalnızca David'e yaslandı. "Görünüşe göre, şu an evcil hayvan terapisi görüyorsun" Mac karnına yerleşti, Diogee de ayaklarının dibine yattı.
Sayfa 257Kitabı okudu
Bütüne hizmet edecek şekilde kendi yaşam felsefeni oluşturmalısın. Seyirci olmaktan çıkıp kendi oyununu, kendi müziğini, kendi dansını, kendi romanını yazarak içindeki cevheri ortaya çıkararak ancak ayakta kalabilirsin. Sevmekten, yürekten istemekten ve Yaradan’ın aşkıyla yaşamaktan daha güçlü ve ateşleyici ne olabilir şu hayatta Vaveyla..!
Reklam
Farkındalık yaratacak bir hikâye..
Bir bilge, bir göletin başında oturmaktadır. Susuzluktan mahvolan bir köpeğin devamlı olarak gölete kadar gelip tam su içerken kaçması dikkatini çeker. Köpek susamıştır ama gölete her gelişinde sudaki yansımasını görüp korkar ve suyu içmeden kaçar. Sonunda köpek susuzluğa dayanamayıp kendini gölete atar ve kendi yansımasını görmediği için suyu içer. O anda bilge şöyle düşünür : “Bir insanın istedikleri ile arasındaki en büyük engel , çoğu zaman kendi içinde büyüttüğü korkularıdır. İnsan bunları aşarsa, istediklerini elde edebilir.”
Morita terapisi 1 duygularınızı kabul edin=bir dalgadan diğer dalgayla kurtulmaya çalışırsak kendimizi sonsuz bir denizde buluruz. Duygularımızı biz yaratmayız ve onları kabul etmek zorundayız onları öngöremez ya da kontrol edemeyiz sadece gözlemleyebiliriz 2 yapmanız gerekeni yapın= semptomları ortadan kaldırmaya odaklanmayın Bunun yerine ana odaklanın 3 hayatın amacını kesfedin =şu anda ne yapmaya ihtiyacım var
İnsanımızın genelde tedavi arayışı, “Doktor, bana şu ilacı ver” şeklindedir. Doktora teslim olmayız. Halbuki doktor, senin için en uygun olanı sana verecek. Bu bize inandırıcı gelmez, çünkü kendimizden başka aslında kimseye güvenmeyiz.
Günümüz terapileri içinde iş-uğraş terapisi vardır. Büyük Osmanlı İmparatorluğu’nda akıl hastalıklarının tedavisinde sepet ördürme, bir işle meşgul etme mühim bir yer tutar. Çünkü insanın mutluluğunu elinden alan şeylerden biri de boş zamanlarda düşündükleri ve hayal ettikleridir. Boş zamanlarda olumsuz fikirler insanın zihnine üşüşür, geçmişin acı anıları yeniden yaşanır, şüpheler zihni kemirmeye başlar. Bu konuda İslam dininin kursal kitabi Kur’an-ı Kerim’deki şu ifade ne kadar da güzel bir yol gösterici (İnşirah s. 7.ayet) : “Boş kaldın mı, bir başka iş ile yorul…”
Sayfa 55 - Hayykitap
Reklam
"Bunun böyle olmasının nedeni bu," "Hayatta şu olursa bu olur." Dikkat edin; yine -dir, -dır. Ya da "Bu olmaz," "Bu olacak." İnsan sonu -dir, -dır ile ve -cek, -cak ile biten cümlelere dikkat etmeli.
Sayfa 96
görünenlere bakarak Yaratıcının mükemmelliğini, güzelliğini övmek, anmak
Bizler insanlar olarak yemyeşil ağaçların arasında dolaşırken, ağaçları seyrederken, onlara dokunurken, açan çiçeklerini koklarken, taptaze meyveleri tadarken onlardan bize bir huzur, sükünet akmasını bekleriz. İşte tam bu noktada aklıma şu geli- verdi: Bizler ağaçlarla bir ilişki kurarak onlardan duygusal bir rahatlama, sıcaklık, sükünet beklerken, ağaçlar acaba bizden ne bekler? Ağaçların bizden hiç beklentisi yok mudur? Bu soru biraz garip kaçıyor değil mi? Bir ağacın bizden ne beklentisi olabilir ki? Belki dallarının ve yapraklarının kopartılmaması, ona zarar verilmemesi, iyl bakılması? Bu kadar. Başka ne bekler ki ağaç bizden? Fiziksel bütünlüğüne zarar verilmemesi, her varlığın hakkı- dir. Evet, bu varoluşsal olarak onun hakkıdır. Ancak bir ağaç sadece bir ağaç mıdır? Fiziksel bütünlüğü sağlandığında ağacın varoluşsal anlamı sağlanmış olur mu? Bir ağacın varoluşsal bütünlüğü kadar varoluşsal anlamı da var değil mi? İşte burada kritik kelime, anlam. Ağacın varoluş sal gerekçesi yani. Ağaçta görünen güzellik ve mükemmelliklerin bir anlamı olmalı... Bu anlamı ağaç dışarıdan, yani Yaratıcısından alır. İşte ağaç, bu anlamın fark edilmesini, bilinmesini, tanınmasını ister. Peki bunu kim yapacak? Sen yapacaksın, ben yapacağım. Yani biz insanlar yapacağız. Biz insanların görevi kāinatta (ağaç, çiçek, ay, çöl, deve, su, nehir) görünenlere bakarak Yaratıcının mükemmelliğini, güzelliğini övmek, anmak ve dile getirmek.
Sayfa 48
Sevmekten, yürekten istemekten ve Yaradan'ın aşkıyla yaşamaktan daha güçlü ve ateşleyici ne olabilir şu hayatta...
Sayfa 108Kitabı okudu
Bir varlığın ölmesi ile onu kaybetmek, aynı şey midir?
O yalnızca bir cümle istiyordu. Tek bir cümle. Telefona döndüm. "Sizin kaç çocuğunuz var?" diye sordum. "Üç tane çocuğum var idi. Birini kaybettim, iki kaldı." 'Kaybettim.' Annenin çektiği tüm acıyı açıklayabilecek güçte bir kelimey- di bu. Can alıcı kelime bu idi. 'Kaybettim'de acı vardı. 'Kaybet-
Sayfa 8
214 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.