214 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
I. Dünya Savaşı'na yedek subay olarak katılan Ahmet Celâl, bu savaşta tek kolunu kaybederek geri döner. İstanbul, ingilizler tarafından işgal edilince emireri Mehmet Ali'nin davetine uyarak, onun Porsuk çayı kıyısındaki köyüne gider. Ama aklı sürmekte olan savaştadır. Köyde, her gün gazete getirterek gelişmeleri izler. Fırsat buldukça da
Yaban
YabanYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 202144,8bin okunma
76 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Hayranlığımdan dolayı bazı arkadaşlarımın telefonlarında Zweig olarak anılmama sebep olan kişi. Avusturyalı yazar ve muhabir, 28 kasım 1881'de viyana'da doğdu. Neredeyse bütün dünyayı dolaştı. Belçika'dayken 1. Dünya savaşı başladı. Zweig evlendi, ünlendi... Art arda çok başarılı eserler çıkartıyordu. Nitekim bu durum nazilerin hoşuna gitmemişti.
Aylak
AylakStefan Zweig · İndigo Yayınları · 20191,223 okunma
Reklam
Madrid 30 Şubat İşte nihayet İspanya'da yım yolculuk o kadar kısa sürdü ki baya afalladım bu sabah İspanyol milletvekilleri evime geldiler ve onlarla birlikte arabaya bindim ne garip kaç zamandır bekliyorlardu bu milletvekillerim o kadar geciktiler sonra da bir acele bir acele ne diye sanki öyle hızlı geldik ki yarım saat sonra ispanya sınırına vardık yarım saatte inanılır şey değil ama zamanımızda bütün Avrupa'da demir yolları var sonra o buharlı vapurlarda çok hızlı kanıtıda meydanda garip bir memleket şu İspanya ilk odaya girdiğimiz zaman bir sürü kafası traş edilmiş adam gördüm hemen anladım ki bunlar ya devlet adamı yada asker çünkü onların başı traşlı olur asıl tuhafıma giden imparatorluk mühürdarının tutumu oldu kolumdan yakaladı küçük bir odaya soktu şurda otur bakalım dedi. Eğer Kral Ferdinand olduğunu söylersen seni yola getirmeyide bilirim dedi. Bunun bir sınav olduğunu bildiğim için tabi dedim ben Kral 8. Ferdinand'ım sizde bunu bal gibi biliyorsunuz. Ozaman mühürdar elindeki sopayı sırtıma iki kere indirdi canımı öylesine yaktı ki bayılacak gibi oldum ama kendimi tuttum çünkü biliyorum şövalyeler de gelenektir yeni bir yönetici geldiğinde bu tören yapılır inanılır şey değil İspanya da zamanımızda bile şövalye geleneklerinden vazgeçmemişler yanlız kalınca biraz devlet işleri ile ilgileneyim dedim ve keşfettim ki İspanya ile Çin aynı ülke imiş yanlızca bilgisizler onları iki ayrı ülke sanır hele bir kağıda İspanya diye yazın kağıda bakın ne göreceksiniz Çin yazılı .... :)
İnsandan geriye kalan
youtu.be/gNkakT2EMzM İnsandan geriye kalan., Şu hayatta yitip giden ne varsa, insan hayatının tezahürü gibidir. Her akşamüstü batmaya evrilen güneş, baharda kıvrım kıvrım akan nehirler, bir gece sabahı bekleyen mum, çatlayan duvarlar ve nihayet mazide kalan hatıralar. Neden hiçbir şey yerinde durmuyor ve neden değişiyor her şey durmadan! Ayaklarını basarak zemine, onun kaymasını kim durdurabilir? En güzel anları kim cebinde ya da eski bir sandıkta saklayabilir? Falanca zamanda Hindikuş dağları ardında bir padişah yaşarmış, ama kim bilebilir? Kimse, varlığın deveranına bir neden bulamıyor. Küçükken büyümenin ne kadar güzel bir şey olduğunu tahayyül ederdin. Büyüdün ve çocuk olmak istiyorsun yeniden. İnsan daima bir zamanın akışında, olmak istediği yerde değil. İnsan ait olduğu yeri bulana dek gurbettedir, diyordum hani. Bu dünyada aidiyet, belki de eski bir rivayetten ibaret. Tükeniyor zaman; insan tükeniyor. Kederle, hasret ve umutla dişliler arasında öğütülüyor. Kimi farkında ve kimi de farkında değil bunun. Bense, geriye kalan nedir, diye soruyordum kendi kendime. Et mi, kemik mi, eşya mı, sözler mi kalır insandan geriye? Hiçbir şey durmuyor yerinde, her şey yok olup gidiyor zamanın dahlinde. Fakat bir ağacın altında gölgelendiysen ne âlâ. Birine tebessüm ettiysen ve sevgilinin elini tuttuysan heyecanla mesela. Anneciğinin dizine uzandıysan soğuk bir Şubat gününde veya babanla bir kır gezmesinde, delice koşturduysan düzlüklerde. Her şey ama her şey yok olur gider; insandan geriye yalnız hatıraları kalır. Ve seni hatırlayan son kişi öldüğünde, artık sen de ölebilirsin. Kalbî selâm..
Cihan Çetinkaya
Cihan Çetinkaya
kurtalan treni'ne gazel kurtalan treni’nde unutulan bir kız çocuğu yıllardan kimbilir dokuz yüz kırk üç müdür sürdürür ömrü boyunca başladığı yolculuğu kurtalan treni’ni sanki rüyasında görmüştür kederli bir yağmur içinde bütün camları buğulu yolcuları bakışarak bir vehameti bölüşür gece rampalarında yalnız bir devin soluğu uyku
Peki, neden Rojava Devrimi’nin 19 Temmuz 2012’de başlandığı söylenir. Bunun da bir hikâyesi var. 18 Temmuz sabahı Şam ve Halep’te ÖSO ve diğer muhalif silahlı gruplar rejime karşı büyük bir saldırı başlattığında, rejim ciddi sarsıntı geçiriyordu. Kürtler, bu grupların Rojava’yı ele geçirmesini engellemek için harekete geçer. Bu kısım doğru. Ancak bütün detaylarıyla değil. Girê Spî’de, Şubat 2017’de görüştüğümüz TEV-DEM dış ilişkiler çalışanı Muammer Aluşe, o tarihle ilgi rivayet edileni şu şekilde aktardı: “Haziran 2011’de artık kentlerimizin özgürleştirilme aşamasına geldiğine dair prensipte karar aldık. 18 Temmuz’da Şam ve Halep saldırıların dışında o gün sabahı rejimin Kobanî’nin 20 km batısında bulunan Şexler kasabasına giren ÖSO’ya saldırması da etkili oldu. ÖSO Kobanî’ye bu kadar yaklaşması da bizi alarma geçirdi. Artık rejim çok Rojava’da zayıflamıştı ve ÖSO risk olmaya başlamıştı.”
Reklam
1.000 öğeden 881 ile 890 arasındakiler gösteriliyor.